Sabah programlarıyla ilgili takıntım bir türlü geçmek bilmiyor. 'Kadının Gücü' ve 'Yeniden Başlasın', son dönemde biraz moralimi düzeltip umut verse de ekranın vazgeçilmezleri bildikleri yolda yürümeye devam ediyor. Kafamı en çok kurcalayan ise bu programların aslında hiçbir formatının olmaması... Mesela bir gün ekranda telli duvaklı bir gelin görüyorsunuz, ertesi gün hüngür sümük ağlayan gencecik bir kadın.
MANİK DEPRESİF
Yaklaşık 3 saat süren programı devamlı izlerseniz, manik depresif bir ruh haline bürünüyorsunuz. Mesela geçtiğimiz sabah, Sabahların Sultanı Seda Sayan'ı izleme gafletinde bulundum. Kahvaltımı henüz etmiş, şirkete girmiştim. Elime kahvemi alıp televizyonu açtım. Ekrandaki görüntü karşısında bir anda donup kaldım. Bir baba 5-6 yaşlarındaki kızının elini kolunu bağlayıp 5 katlı bir binadan aşağı sarkıtmıştı. Apartmanın çatısından sallanan çocuk, oyuncak bebek gibiydi. Hiçbir yerini oynatamıyor, babası onu aşağı yukarı hareket ettirdikçe vücudunun her yerini duvara sürtüyordu. Birkaç dakika donakaldım. Aynı görüntü defalarca başa alınıp tekrar gösterildi. Görüntülerin devamında apartmanın altında perişan bir hale gelmiş anne, kelimenin tam anlamıyla dövünüyordu. Şaşkınlığım geçince konuyu anlamak için televizyonun sesini açtım. Hikaye şöyleydi; ruhsal sağlığı normal olmayan baba, eşi evi terk edince cinnet getirmiş. Eşine inat çocuğunu çatıya çıkartarak atmaya karar vermiş. Ekran ikiye bölündü ve Seda Sayan görüntüler hakkındaki fikirlerini anlattı. Sayan'a stüdyo konukları da eşlik etti. Seyirciler babaya öfke saçarken Sayan çocuğunu evde bırakıp giden anneye yüklendi.
NEREDEN BU HAK?
Toplu bir seans gibi, herkes toplum polisliği görevini yerine getirdikten sonra hoppa başlayalım göbek atmaya... Şimdi ne oldu diye sordum kendi kendime... Bu insanlar ne yaptı? Aralarında bu konuda konuşmaya nasıl hak buldular? Bir ailenin dramını nasıl gündem yaptılar? Ve nasıl bu kadar çabuk unuttular? Sonuçta perişan bir durumla sabahın köründe yerle bir olan benim moralim oldu.