Hukuku ekonomiyle korkutmak kadar çaresiz bir duruş olamaz.
Bundan daha korkunç bir hukuk katliamı da...
Ama biz garip bir ülkeyiz.
Güçle para, parayla kanunsuzluk arasında meşhur bir ilişki vardır.
Hayatı para yapan sistem, hukuku yok saydığı içindir ki, dünyanın en çirkin sloganı bizim topraklarımızda geçerlidir.
"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"
Hepimizin eşit olması gereken düzende, eşitsizlik haktır.
Böyle bir ülkede, politikacılara tanınan özgürlükler, namuslu insanlara yasaktır!
***
Hukuku, sadece kendi canları yandığı zaman pansuman malzemesi olarak kullananlar, toplumun zaaflarını bilir.
Ne acıdır ki, her meselede "adalet" diye haykıran bir toplum, "dokunulmaz" insanlar için delirir.
Her partinin kendisine has hukuk stratejisi vardır.
Böyle bir ülkede, ancak suya sabuna dokunmadan geçinilip gidilir.
***
Oysa hukuku yok saymak, ödenmesi gereken bedeli geciktirmektir.
Bunun da faizi vardır.
50 yıldır bu yanlışların bedelini öderiz de, ekonomistler bunu hesaplamaz.
Hukuku paranın karşısında iktidar yapmak işlerine gelmez çünkü.
***
Gelelim ekonomiye...
Ekonomiyi cennet olarak gösterenlere, ceplerinizi gösterin. Kredi kartlarınızı.
Sokaktaki mutsuz insan sergilerini gösterin.
Altına lüks cipler çeken belediye haramilerine bakınca, ekonomi güzel görünüyor olabilir ama...
İnsanlar kan ağlıyor! İşsizlikte dünya ikincisiyiz.
Kuru ekmeğe bile aşeriyor anneler! Kutsal bir mesleğin temsilcisi öğretmenler, pazar sonlarında ezik domateslere mahkum olabiliyor.
Sosyal güvenlik, siyasi kelepçe oldu.
İşte size dışı altın kaplama, içi paslı ekonomi resimleri...
***
Merak etmeyin, büyük patronların gümüşünü altına çevirmek üzerine kurulan ekonomi, sizler için zaten kılını kıpırdatmaz.
Ama hukuk hepinize gerekecektir.
Ayrıca şu iyi bilinmelidir ki...
Hukuk, en çok kendisine güvenmeyenleri mahcup etmiştir.
O zengin ekonominin korkuttuğu...
Şu fukara hukuk!