İşte ertesi günkü konuşmamızın özeti şudur dostlar:
- Sen Osmanlı tarihini çok biliyorsun he mi?
- Hem de çok. - Peki sana çok kolay biriki soru sorayım mı?
- Haydi sor, sor. - En şişman sadrazam kimdi Osmanlı'da?
- !!!!!!! - Şiştin mi?
- Ne biçim soru bu. Bana Yavuz'u sor, Kanuni'yi sor, anlatayım. - Niye, sadrazamlar da tarihimizin güzide şahısları değil mi? Hem zaten dediğim şahıs, Kanuni zamanı sadrazamlarından...
EN KISA BOYLU KİM? - Kim peki? - Semiz Ali Paşa. Merhum o kadar ağırmış ki o zamanlar dünyanın en geniş devletlerinden olan Osmanlı Devleti'nde bu Paşa'yı taşıyabilecek kuvvette topu topu 2 at bulup getirebilmişler.
- Vay canına bilmiyordum vallahi. - Sen en kısa ve uzun sadrazamları da bilmezsin.
- Bilmem yalan yok. - Bak kardeşim. Gelmiş geçmiş bütüüün sadrazamlar arasında uzun boy rekoru, Sokullu Mehmet Paşa'nın. Rahmetlinin boyu 2 metreyi aşarmış. En kısa boylu olan ise 17. Yüzyıl ortalarında padişahlık eden 4. Mehmet'in vezirlerinden İbşir Mustafa Paşa ile İkinci Abdülhamit'in sadrazamı 'Şapur Çelebi' lakaplı meşhur Küçük Sait Paşa'ymış.
- Van'da yüzen geminin intikamını böyle aldın demek. Ben su üzerinde sen de karada vurdun beni. MAYMUN MU OYNUYOR? - Ben seni karada da vururum. Hem de maymun oynatarak...
- !!!!!!!! - Bak sevgili dostum.
Eski yelken ve kürek devri gemiciliğinde, her gemide birkaç tane talimli maymun bulunur, bunlar seyir sırasında gemi direklerinin en tepesine kolayca çıkar, keskin gözleri ile gözcülük yapar ve bir şey gördüklerinde bağırarak haber verirlermiş.
- Maymunlar mı? - Yaaa... Hatta o devirde gemicilik malzemelerinin satıldığı Galata'da bir ara talimli maymunların satıldığı dükkanlar açılmış da kapış kapış gitmiş maymuncuklar.
- Vallahi bunu da hiç duymamıştım be agam. - Eeee arkadaş sen de kediyle aynı çuvala girme bir daha.
Dediiim ve bir şey demesine fırsat vermeden bu defa ben kapattım telefonu. İyi etmemiş miyim?