Önce insanların birbirlerine korkmadan bakmalarına engel oldular. Herkes, birbirinin korkusu bugün... Herkes, birbirinin kuyusuna talip; herkes bir diğeri için ölüm sebebi. Herkesin birbirine kendini bir kardeş sofrası gibi açtığı yılları kıskandınız önce, sonra unutturmaya çalıştınız yaşadıklarımızı.
Bütün güzelliğiyle yaşanan dostlukları, aşkları, arkadaşlıkları, kıskandınız besbelli... Besbelli ki "Aşkımız Aksaray'ın En Büyük Yangını" diye başlayan oyunları seyretmediniz, herkesin bir Fahriye Abla'sı olurdu o mahallelerde, elindeki çakıyla gençler ağaçlara sevdikleri kızların, gülfidanı isimlerini kazırdı; deşecek bağırsak aramak yerine...
KAPILAR KAPALI... Eskiden "ince hastalık!" denirdi aşıkların kavuşamadıkları zaman yaşadıkları hastalığa... Ağızlarındaki lokma, bir ton olur, büyürdü sevdalısını göremeyenin; "Yemeden içmeden sudan kesildim/dost senin derdinden ben yana yana!" türküsü onlar içindi... "Mektup" diye bir şey vardı kardeşim eskiden. Bu kısa mesaj çılgınlığı çıkmadan. "Ruhum" diye başlardı o mektuplar, sevgilinin o güzel adıyla başlardı... Eskiden tanıdık birini ararken birbirimizin gözlerine bakardık. Selam vermek, dosttan dosta yazılmış bir mektup gibiydi... Şimdi bütün cep mesajları, tehdit telekomünikasyon Ltd. Şti.. Ne kazınacak bir gülfidanı isim kaldı şimdi, ne de camların buğusuna düşülecek kalp resimleri. Ya benimsin ya toprağın; sonra...
Herkesin kapısı birbirine kapalı, kimsenin kimseyi durup anlamaya vakti yok... "Ahh bizi bu telaş öldürecek!" Sonra... Bundan ötesi yok artık bizim için...
Sonra... Vurduğumuz toplar, hep "dağlara taşlara gitti ve arkadaşlara!" Doksanı yaladı vurduğumuz top çıktı dışarıya. Biz "goooollll!" diye sarıldık birbirimize. Şimdi bütün maçlar "Kasap Havası!"; uzun ip belimizde, baltalar elimizde bir uyku hikayesi... Şimdi taraftarların elinde döner bıçakları, küfür kâfir sözcükler... Sonra?
BİZ ESKİDEN ÇOKTUK Şimdi bu ruh üşümesi, bu yüzyılın yalnızlığı, bu Hüsnü'nün klarneti, bu "İstanbul İstanbul Olalı" şarkısı, "Yârim İstanbul"u Mesken mi Tuttun!" türküsü, "Bir tek sen varsın/kurtulursam bu aşkla kurtulurum" şiiri ustanın, "Biz eskiden çoktuk/sonrası hiç" deyişi bir dizenin, iç ceplerimde taşıdığım oğul fotoğrafı, sarışın bir ışık hüzmesi gibi...
Çocukluğum... Bir nehrin üzerinde akıp duran çocukluğum; "Bana verilmiş sözün var unutma/birlikte yürüyeceğiz bu kentin kaldırımlarını/küçük adımlarının yorulmaz duyarlılığıyla..."
Kim ne derse desin Çanakkale düşmüştür artık... Sonra...
Biz eskiden çoktuk;
sonrası; hiç...