Milli şehit Kemal Bey
İzmir'den telefon eden bir arkadaşım "Müşerref Gürenci Hanımefendi vefat etti" demeseydi, belki biz de öğrenemeyecektik milli şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in kızının kaybını... Allah'tan, bunca duyarsızlığa ve pespayeliğe rağmen köklerine, tarihine, edebiyatına; milli ve manevi değerlerimize sahip çıkanlarımız da var. Buna rağmen "Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey kim?" diye sorup "Milli şehit nasıl oldu?" diyenlerimizi de anlayışla karşılamalıyız. Ne yazık ki; şehitlerden çok hain ve namussuzlar konuşulup tartışılır oldu. Hem de aydınlar, siyasetçiler ve yazar-çizer takımının gayretleri ile! Üstelik, o hain ve namussuzların çoğu da sanki iyi adam ve insanmış gibi sunulma gayretinde...
Damat Feritçiler hep aynı Neyse, biz konumuza dönelim ve Yozgat ilimizin ilçesi olan Boğazlıyan'da bir asır önce (100 yıl) kaymakamlık yapan Kemal Bey'in başından geçenleri özetleyelim. Biliyorsunuz, günümüzün en tartışmalı konularından biri AB ve ABD gibi güç odaklarından Türkiyemiz'e yönelik baskı ve dayatmalardır. Bir başkası, sözde Ermeni soykırımı yalanları ile iftiralarıdır. Kemal Bey'in Boğazlıyan'da kaymakam olduğu yıllarda, Osmanlı'nın hali de şimdiki duruma benziyordu. Batılılar'ın istek ve dayatmaları günden güne artıyor, borç batağındaki ülke yoksullukla savaşıyor, İstanbul'daki yöneticiler (Damat Ferit Hükümeti) gözümüzü bile oymak isteyen düşmanları "Dost" diye bağrına basıyordu. Ermeni tehciri de tam o yıllardaydı. Cepheden cepheye koşan Türk çocukları sırtlarından vuruluyor, Anadolu'daki köy-kasabalar komitacı çeteler tarafından basılıp yakılıyordu.
Dış baskılarla karalananlar İnsan sevgisi dolu ecdadımız "Teba-ı Sadıka" diye sarıp sarmaladığı Ermeni kardeşlerimize zarar gelmesin diye onları başka bölgelere yerleştirmeye başladı. Bu esnada (yolculuklarda) yaşanan hadiselerde birçok insan da can verdi. Bunu istismar edip "Ermeni soykırımı" iftirası ile Türk milletini suçlamaya çalışanlar, o zaman da Boğazlıyan Kaymakamı olan Kemal Bey'i gözlerine kestirdi. İşgalci İngiliz ve Fransızlar'ın baskılarıyla işbirlikçi olan Damat Ferit Hükümeti'ne, Nemrut Mustafa, Divan-ı Harbi eliyle karar aldırıp Kemal Bey'e idam cezası verdirdiler. İlk yargılamasında beraat ettiği halde, dış baskılar sonucu ikinci yargılanmasında idamına karar verilen (19 Nisan 1919) Kemal Bey'in infazı, İstanbul Üniversitesi'nin o tarihi kapısının önünde yapıldı. Son sözü sorulduğunda özetle şöyle konuştu:
Atatürk ve millet unutmadı "Ben bir Türk memuruyum. Vazifemi yaptığına vicdanım emindir. Yemin ederim ki masumum ve Allah şahidimdir ki kimsenin öldürülmesi için emir vermedim. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Kahrolsun böyle adalet! 3 çocuğumu milletime emanet ediyorum. Allah, vatanıma ve milletime zeval vermesin." Kemal Bey'in hatırasını, o karanlık ve acı dolu yıllara rağmen milletimiz unutmadı. TBMM, Atatürk'ün talimatıyla 14 Ekim 1922'de çıkarttığı özel kanunla Kemal Bey'e milli şehit unvanı verdi. İşte Müşerref Gürenci Hanımefendi, çocuklarını Türk milletine emanet etmiş böyle bir insanın kızıydı. Cenazesi dün milletin temsilcileri tarafından İzmir Bornova'da defnedildi. Allah rahmet eylesin.