Avlular ve canlar
Hicri takvime göre Muharrem'in 10'u olan cuma günü, İstanbul Kocamustafapaşa'daki Sümbülefendi Camii'ndeydik. Sümbülefendi'ye adını veren gönül sultanını başka bir yazıda anma niyetimizi paylaşarak, o günkü gözlemlerimizi aktaralım. Hazret-i Hüseyin Efendimiz'in Kerbela'da şehit edilişinin yıldönümü münasebetiyle Sümbülefendi'nin avlusu daha sabah saatlerinde hıncahınç dolmuş. Avludaki kabristanda, çoğu kimsenin bilmediği çok özel kişilerin kabirleri olduğuna inanılıyor. Hazret-i Hüseyin Efendimiz Kerbela'da can verirken, ailenin (Ehl-i Beyt'in) kızları da esir alınmış ve Bizans'a getirilip köle olarak satılmışlardı. Vefat ettiklerinde de Sümbülefendi'nin avlusuna defnedilmişlerdi.
Birleşen yürekler Hal böyle olunca, özellikle Muharrem'de, Alevi kardeşlerimizin ziyaret edip niyazda bulunduğu çok önemli mekanlardan birine dönmüş burası. Sünni-Alevi hiç fark etmeden herkes birbirini sarıp selamlaşıyor. Cumartesiyi ise Caferiler'in Çekmece'deki özel merasimlerinde geçirdik. Yüzlerce insan toplu ritimlerle Kerbela'yı anıyor ve acıları hatırlatan sahneler öne çıkartılıyordu. Özellikle küçüklerin ve siyahlara bürünmüş genç kızların halleri dikkat çekiciydi. Gazete ve TV'lerde görmüş olabileceğimiz gibi, kan, acı ve gözyaşı ile Kerbela hatırlatıldı. Pazar sabahı ise yolumuz Eyüp Sultan'a adını veren sahabeden Eba Eyyubil'i Ensari Hazretleri'nin huzuruna çıktı. İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi dostumuz Hüseyin Akarçeşme'nin daveti de çok isabetli olmuştu. Muharrem'in 11. gününü de (Aşure günü olan 10 Muharrem'in öncesi ve sonrasını da oruçlu geçirmek çok sevap olduğundan) Eyüp Sultan Camii avlusuna saklayan insanlarımızın heyecanı görülmeye değerdi. Daha sabah ezanı okunmadan caminin etrafındaki bütün otoparklar, yollar ve sokak araları araçlarla dolmuştu. Saat 06.20'de ezan okunurken cemaat iç ve dış avluları da doldurmuş, 06.55'teki namaz vaktinde, artık en dış yollara kadar hasırlar serilmişti.
Akarçeşmeler'in hikmeti Allah namaz ve niyazları kabul etsin; ardından Hüseyin Akarçeşme'nin davetine icabet ettik. Aslen Giresunlu olan Akarçeşmeler'i namaz sonrası toplayan Hüseyin Bey'in niyet ve hedefleri çok. Geleneksel Spor Dalları Federasyonu'nda görev yapıyor ve ata sporu ciritle çok yakından ilgileniyor. İstanbul, Kırıkkale, Uşak ve Erzurum ile çevresindeki ciritçilerin önderliğinde, müstakil federasyon oluşturmak için koşturuyor. Bu defa, pazar sabahı İstanbul'un her tarafından gelen Akarçeşme sülalesinin mensuplarıyla özel bir hedefi paylaştı. Sebil ve selsebil gibi, İstanbul'un körlenmiş tarihi çeşmelerini yeniden suya kavuşturup soyadları gibi "Akarçeşme" haline getirme arzularını anlattı. Hüseyin Bey'in hedefleri çok. Giresunlu Akarçeşme Sülalesi, o sabah bir arada bulunup kendilerini tanıtırken, baktık çoğu, Ali, Hüseyin ve Hasan isminde. Ya Ali'nin torunu ve oğlu, ya da kendi Ali, Hasan ve Hüseyin'diler. Sünni bir sülalede Ali ve Hüseyinler'in yarıdan fazlayı teşkil ettiğini bizzat görünce; Türk milletini ayrıştırmaya, Alevilik'i de dinsizleştirmeye çalışanlara buğz ettik. Gönüllerdeki Hüseyin'e rahmet, millete hizmet aşkıyla yanan Hüseyinler'e de selamet olsun inşallah...