Mırıldandıklarım
Kırdın mı incittin mi birilerini? Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim dostuklarımı, ilişkilerimi. Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini. Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış. Giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Geri verdim mi aldıkları mı? Aşkları, güvenleri, dostlukları, sevgileri. Yokladım mı duygularımı, hala sevebiliyor muyum insanları? Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan. Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım, mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar, dost hançerleri, gece telefonları, işsiz konuşmaları, mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler, uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat. O kadar anlattım ki kendime kaldım anlatmaktan. Bunaldım kendisiyle boğuşmasını, başkalarında çözmeye çalışan insanlardan. Usandım sözcük oyunlarından, tılsımlı sıfatlardan, ofset duyarlılıklardan. Kaç zamandır, duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum. Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunu diliyorum. Aranıp duruyorum, adresini yitirdiğim insanları, vitrin camlarına yansıyan yüzlerde. Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar hala. Sadece rüzgarlardan güçlü olmak istiyorum. Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu. Tasasız, sereserpe keyifli olmak. Tek istediğim senin, benim, bizim gibi...
|