Doğum günüm
Doğum günleri ne kadar önemlidir. Daha küçücükten başlar. Sevdiğiniz insanların sizi hatırlaması, hediye vermeleri ne kadar heyecanlandırır, canlandırır ve ne kadar haz verir insana. Kendimize verilen değeri daha da hissetmez miyiz? Kendimizi daha da önemli görmez miyiz ve yahut da şımarmaz mıyız? Bu hafta benim doğum günüm olduğu için öyle içimden geldi ve yazmaya karar verdim. Şımarıklığımından (pardon şımartıldığımdan olsa gerek) bütün yapacaklarımı erteledim. Bu yazıyı bile son dakika gönderdim. İki hafta önce ben de kendimi facebook çılgınlığının içinde buldum. Aslında sanal aleme hiç sıcak bakmamışımdır. Ama nasıl olduysa bir anda kendimi burada buldum. Başlarda zorlanmama rağmen zaman geçtikçe haz almaya başladım. Tıpkı bir çocuğu oyun parkına götürdüğünüzde ne yapacağını bilemez bir halde her şeye binmek ister, bütün oyuncakların onun olduğunu zannedip, çılgınca oradan oraya koşturur ya, ben de aynen oyun bahçesinde olabilecek her şeye saldırdım. Orada eski okul arkadaşlarımı, neredeyse 20 yıldır görmediğim yazlıktan dostlarımı bulmama, aynen çocuklar gibi çığlıklar atmama neden oldu ve bu beni çok mutlu etti. Hele doğum günüm olduğu için aldığım sanal pastalar, çiçekler, oyuncaklar, resimler... Beni bambaşka bir dünyanın içerisinde hissettirdi. Tıpkı 'Alice Harikalar Diyarı'nda gibiyim. Çocuklarıma bilgisayar için eleştiriler yaparken, onlara "Yine mi anne bilgisayarın başındasın!" bile dedirttim. Tatlı, muzip, kaçamak bakışlarla, aynı çocuk gibi kendimi suçlu hissettim. Aslında hepimizin içinde çocuk yok mu? Bazen içimizde bastırdığımız, bazen de özgür bıraktığımız çocuk. Bazen yaramaz, bazen pervasız, bazen hırçın, bazen bir o kadar masum. Hepimiz yeni bir şeylere girerken merak etmez miyiz? Bu bizi heyecanlandırmaz mı? Her gün yaptığımız monoton işler, yaşamın getirdiği sorumluluklardan sonra yeni heyecanlar keşfetmek, sanal da olsa insana mutluluk vermiyor mu? Sanırım ben de bu yüzden facebook çılgınlığına kapıldım. İçimdeki çocuğun kaçamak yapmasına fırsat verdim. Aşırıya kaçmadan içinizdeki çocuğu özgür bırakın. Arada sırada oyuncaklarıyla oynamasına, oyunlarını arkadaşlarıyla paylaşmasına izin verin ki; hayal dünyaları pekişsin. Hepimizin içinde hayaller var. Ruhumuz hayallerimizle beslenir. Hayalleri olmayan insan boşlukta olan insandır. İçimizdeki çocuğun, hayal dünyasına arada sırada girmesine izin verelim...