Ayna ayna söyle bana...
Merhaba! Bugün siz okuyucularımla tanışma günüm. Hayata dair bakış açımı, düşüncelerimi, zevklerimi sizlerle paylaşacağım. Hayatın içinde mutluluklarımız, üzüntülerimiz, ilişkilerimiz, ne olursa olsun bunları paylaşabilmek, daha insani duygular hissetmemizi sağlamıyor mu? Küçük şeylerden mutlu olduğumuzu söylüyoruz, doğru mu? Bizler sahip olduğumuz konumların, rollerin dışında yiyip içen, ağlayıp gülen, konuşup düşünen, seyredip dinleyen bir 'ben'e sahip değil miyiz? Küçük şeylere dikkat eden insan, mutlu veya mutsuz olmayı öğrenebilir. Karamsarlığı öğrendiğimiz gibi iyimserliği de öğrenebiliriz. Güne başlarken, aynaya en mutlu anlarımızı düşünerek bakalım ve kendimize gülümseyelim. Sizi motive edecek duyguları aklınıza getirin, kendimizi iyi hissedersek, karşımızdakine de pozitif enerji veririz. İnsanların başarısızlıklarını, hatalarını bırakıp, olumlu yanlarını görelim, hatamızdan ders alalım ama başarımızı da ödüllendirelim. Okuduğum bir kitaptan çok etkilendiğim için böyle bir şey yazmaya karar verdim. Kitapta, "Ekmeğe gösterdiğimiz saygıyı birbirimize göstersek ne güzel olurdu. Ben ülkemde ekmeğe tekme atıldığını hiç görmedim, ama yerdeki insana tekme atıldığını çok gördüm. Yerdeki ekmeklere gösterdiğimiz saygıyı birbirimize de göstereceğimiz günlerin gelmesini diliyorum" (Sanırım o günler yakındır) demiş yazar. Okumaya değer her kitabın arkasında teşekkür edilmesi gereken birileri vardır. Her şey seninle başlar! Şu mübarek Ramazan'da, herkese hoşgörüyle yaklaşalım. Birbirimizin kuyusunu kazmayalım, iyi yanlarımızı görelim. Mutlu insan, önce sağlıklı birey, sonra sağlıklı aile ve toplumu getirir. Aynaya baktığınızda kendinize gülümsemeyi unutmayın! Her şey sizinle başlar... İyi Ramazanlar...