Gecelere can feda
Ağrılar gece artarmış... Acılar da öyle değil mi?.. Peki ya hüzünler, ya sevinçler?.. Ya sevişme arzuları; "dörtnala sevişmeler", terlemeler, dolmalar, boşalmalar, doruklar?.. Gecenin kucakladığı ne kadar da duygu var Tanrım. Gündüzün o yalınkat yaşamlarını düşünün bir de. Gün ışığının o yalapşap sığlığında voltalayan. Demi tutmamış, mayası oturmamış, tadı yayılmamış bir dolu "hal"lerimizi düşünün. Bunların faili malum mimarı aslında gündüzün ta kendisi değil mi?.. Gündüzler... Ahhh! Sizi gidi gündüzler... Mesaileşen, düzenleşen, kurallaşan, kanunlaşan, töreleşen, tüketen, vampirleşen dakikaları değil mi; bizi böyle soluk öksüzü, bizi böyle kendinden rızasız, bizi kendine bile kaypak, yalancı, hilekar eden? En keyifli hırsızlıkları, en uçuran arsızlıkları, layıklıkları, kaymışlıkları, kayganlıkları, sokulganlıkları, en hoş serserilikleri, çılgınlıkları 'geceleyinlere' saklamaz, yapmaz, yaşamaz mıyız haaa?.. Küfrün de, intikam yemininin de, delirişin de, gülüşün, muhabbetin de en sıkı, en dolgun alanı elbette gecedir gece. Geceler daha çoook şeylerimize gebe.
|