İki fıkra
Ormancı, ağaçta çalışırken baltasını suya düşürür. "Amantanrım" diye bağırdığında Tanrı belirir ve "Nediyebağırıyorsun?" der. Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler. Tanrı suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. "Baltanbumuydu?" diye sorar. Ormancı "Hayır" diye cevaplar. Tanrı tekrar suya dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltanbumuydu?" "Hayır", der ormancı. Tanrı suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile belirir ve bu muydu, diye sorduğunda Ormancı "Evet,buydu" der. Ormancının dürüstlüğü tanrının çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde evine döner. Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer. Ormancı feryadı basınca Tanrı yine belirir ve sorar. "Nediyebağırıyorsun?" Ormancı "Karımsuyadüştü" der. Tanrı suya dalar ve JenniferLopez ile birlikte geri döner. "Karınbumu?" diye sorar. Ormancı hemen "Evet" der. Tanrı sinirlenmiştir: "Yalansöylüyorsun,gerçekbudeğil." der. Ormancı cevap verir: "Özürdilerimtanrım.EğerJenniferLopeziçinhayırdeseydim.BuseferCatherineZeta-Jonesilegeridönecektin.Onadahayırdeseydimkarımladönecekvedürüstümdiyeüçünüdebanaverecektin.Benfakirbiradamım,üçkadınabakamazdım,oyüzdenJenniferLopez'eevetdedim."
GAZETECİLER Memlekette kriz çıkınca iki genç Türk gazeteci atmışlar kendilerini yurtdışına. Bir iki hafta barlarda zaman geçirdikten sonra iş aramaya başlamışlar. Ne kadar kapı çaldılarsa iş bulamamışlar, ki en umutsuz günlerinden birinde bir gazete ilanı görmüşler. Çiftlikte çalışacak işçi aranıyormuş. Koşarak gitmişler. Çiftlik sahibi, tepeden tırnağa süzmüş... Sonra ellerine birer kürek tutuşturmus, büyükçe bir ahırın kapısına götürmüş. Günde üç ögün yemek, saati 5 euro karşılığı, ahırdaki gübreyi, 50 metre ilerideki kuyuya taşımalarını istemiş. Yatacak yer de vermiş. Genç gazeteciler bir haftalık işi iki günde bitirivermişler. Ahır pırıl pırıl olmuş. Çiftlik sahibi ağzı kulaklarında, bizimkilerin çalışmasından memnun, çiftlikte sürekli iş önermiş. Adam, bu sefer onları tavuk çiftliğine götürmüş. Makinenin başına gelmişler, anlatmış olayı. Düğmeye basın, yürüyen bant çalışmaya başlar. Önünüzde iki kutu var, iri yumurtaları sağ taraftakine, küçükleri sol taraftakine koyup, kutuları bantlayıp, ait oldukları kolilere yerleştireceksiniz. İş bu kadar basit. Geçmişler bizimkiler birer tarafa, basmışlar düğmeye, bant hareket etmiş, önlerine bir yumurta gelmiş, almışlar ellerine, bakmışlar, bakmışlar, 'iyimi,kötümü,büyükmü,küçükmü' tartışmaya başlamış. Bu arada bant akmaya devam etmiş ve yumurtalar, bantın ucundan çöp tenekesine düşmeye başlamış. Çiftlik sahibi tesadüfen gelmiş yanlarına bakmış ki, bir sürü yumurta kırılıp boşa gidiyor, bizimkiler hala ellerinde yumurta tartışıyorlar. Durdurmuş bantı çiftçi ve 'Neyapıyorsunuz?' demiş öfkeyle... Gençler şaşkın bakışınca, siz 'Türkiye'deneişyapıyordunuz?' diye sormuş. 'Gazeteciydik!' cevabını alınca çiftçi yorumu patlatmış: 'Belli' demiş, 'B.katmayıçokiyibeceriyorsunuzamaiyiylekötüyüayırtetmeyibeceremiyorsunuz!'