Her kafamızı okşayan dost mu?
Bütün zamanların kalemini en güzel kullanan gazetecilerinden FikriNazifAyyıldız kardeşimin bir öyküsünü sunuyorum size. "Evvel zamanlarda yoksul bir mahallede PirsizBekir namındaki "tatsız" biri yaşarmış. Pirsiz; sabah yüzünü su yerine şarapla yıkar; öğlen erişmeden art arda devirdiği şişelerin etkisiyle akşama dek naralanır, hır çıkartır, akşam yerine dönermiş. Öldüğünde, PirsizBekir'in marifetlerinden çok bezen ahali, 'Herhaldemakamıcehennemdir' diye tahminde bulunmuş. Sadece nur yüzlü bir dede, 'Hayıryanılırsınız.PirsizBekir'inmakamıCennetiAla'dır!..' deyip sebebini anlatmış:
MEĞERNEOLMUŞ! 'Pirsiz bir gece yarısı sarhoş dönerken burnu aktı. Mendilini bulamadı. Eliyle sildi. Islaklık eline bulaştı. Cami kenarında uyuyan bir çocuk gördü. Sümüklü elini çocuğun başına sürerek temizledi. Çocuk gözlerini açtı. Hem öksüz hem yetimdi. O güne kadar hiç sevgi görmemişti. Bekirin, kendisini sevdiğini zannetti, hoşnut oldu. Yaradan da bundan hoşnut oldu; Pirsiz'in makamını cennet eyledi...' Buradan çıkması beklenen hisse; 'Öksüzveyetimihoşnuteden,sevapkazanır' olmalıdır. Fakat gözyaşı döktüğüm hisse daha farklıdır...
FARKLIMI? Ben; sevgiye hasret birinin, başına sürülen sümüğü okşama diye algılamasına neden olan acıklı yanılsamaya gözyaşı dökerim her seferinde. Bu yazıyı neden kaleme aldığıma gelince; tanığı olmaktan utanç duyduğum bu son gelişmeler içinde, ülkemi, kıssadaki öksüzveyetim gibi hissettiğimden olsa gerektir... Sahi, siz daha farklı şeyler mi hissediyorsunuz?.." FikriNazifAYYILDIZ