Bu işte bir iş var!
Ülkenin rüzgarını nasıl da değiştirdiler bir anda. Çocuklarımıza şimdi mayın armağan ediyorlar dağlarda. Seçimlerden önce pazarladıkları Cumhuriyet'e sözde sahip çıkıyorlar. Küçücük çocukları, bayrak ve vatan aşkıyla vitrine çıkartan büyük gazeteciler, yıllardır ektikleri nifak tohumlarını bir anda unutturdu. Bu işte bir iş var.
***
Daha düne kadar, Mustafa Kemal'i özgürlükçü demokrasinin düşmanı olarak gösterenlerin, Avrupalı parlamenterler önünde nasıl el pençe durduklarını hatırlayın. Patronlarının milyar dolarlık borçlarını bir kalemde sildirmek için yaptıkları işbirliklerini. Bol yıldızlı Avrupa Birliği sayfalarını getirin gözünüzün önüne. Yedikleri kaymak bitti de, şimdi taşa mı vurdular baltalarını. Bu işte bir iş var.
***
Amerika ne derse onları yazdılar. İkinci Cumhuriyet'i kurdular da, ne çabuk yıktılar. Türkiye'nin bozulan haritasına kıllarını bile kıpırdatmadılar da, niye bu kadar geciktiler ülke savunmasında? Şehitler üzerinden edebiyat yapmanın ve ülkeyi bir iç savaşa sürüklemenin çığlıkları atılırken, kimlerin bu işten kazançlı çıkacağını tahmin edebiliyorum. Bu işte bir iş yok! Onlar var. Memleketi satıp, geri almaya çalışanlar... Gazeteciliğin ticaretini yapanlar. O yüzdendir ki, bir zamanların siyah beyaz gazete sayfaları, şimdi onların renkli sayfalarının yüzüne tükürüyor.
***
Neyse, şüpheler bende kalsın. Sizler kendinize iyi bakın. Sizlere her şeyi unutturanlar, çocuklarınızın acısını da "gereken zamanda" unutturacaklardır. Ya sonra? Sonrası uzun hikaye... Sonrası inleyen nağmeler.
***
Ben bu düzenin Radyosunu dinlemem Açmam televizyonunu Sevmem sevdiği şarkıları Yürümem Yürüdüğü caddelerde Ben bu düzenin Kitabından, gazetesinden Umudundan, sevincinden Yasından Ben bu düzenin Kafatasından İğreniyorum Muammer HACIOĞLU
***
Mutluluk takvimi 31 Ekim 2007 * İş bitiminde masanı topla... * Her şeyi kalbinle yap...
***
Nobel Ödüllü Orhan Pamuk, ölen askerlerimiz için bir dudaklık laf etsin de duyalım. Ödülünü geri mi alırlar?