Din dersi
Anayasa tartışmalarında en öne çıkan konu din dersinin seçmeli olup olmaması meselesidir. Bu konuyu bir din eğitimcisi olarak ele almak istiyorum. Bu konuda 3 terim karşımıza çıkmaktadır: Din eğitimi, din öğretimi ve din kültürü... Din eğitimi denilince beyin, gönül, nefis ve dinin uygulanışı akla gelmelidir. Din öğretimi ise sadece dini bilgilerin beyne verilmesi; gönül, nefis ve uygulamanın dışta bırakılmasıdır. Din kültürü de genel olarak dinler hakkında verilecek bilgileri içermektedir. İnandığınız veya inanmadığınız dinler hakkında bazı bilgileri elde etmek ve onlar hakkında bir kültüre sahip olmaktır. Bütün bu kavramları din eğitimi kavramının çatısı altına toplayabilir, onun boyutları olarak görebiliriz. Din eğitimi ve öğretiminden kasıt doğru dini bulmak, onu öğretmek, öğrenmek ve uygulamasını yapmaktır. Peki, doğru dini bulmak için gerekli olan metot nedir? Yetişkinler, din eğitimcileri sahip oldukları inancı, dini kültürü, bilgiyi sorgulayacaklardır. Bu sorgulamada tek Allah inancına götüren, şirkten uzak kalan, gerçek vahye dayanan ve beşeri düşüncenin karışmadığı dini bulmaktır. Dünyanın ve özelde bizlerin buna ihtiyacı vardır. Bu sorgulama olmadığı takdirde, dini kültürü, gerçek vahyin yerine koyma, gerçek vahyi öteleme hatasına düşmekten kurtulamayız ve kurtulamayacağız. İşte din alanını mezhepler, cemaatler ve tarikatlar seviyesinde ele alınca, bu alanda çok farklı gruplar arasında uzlaşmazlık meydana gelmektedir. İlahi vahy dediğimiz Kur'an gölgede kalmakta, gerçek din bu gruplar arasında boğulmakta, kendisini gösterememektedir. İlahi vahy, yani Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'in uygulamalarından uzaklaşınca amansız tartışmalar başlamakta, babalar çocuklarına din dersi aldırmamak için çeşitli yerlere başvurmaktadırlar.