Amerika özgür ruhunu kaybetti
ABD'nin bugün 6. yılına giren terörle savaşı, ulusumuzun kaderini gelecek bir veya birkaç kuşak boyunca belirleyecek gibi görünüyor. Afganistan'daki savaş sürüyor; bu yıl 100'den fazla intihar saldırısı düzenlendi, geçen pazartesi korkunç bir saldırıda en az 28 insan öldü. Irak'ta da bir türlü bitmiyor savaş; GeneralDavidH.Petraeus'la ABD'nin Irak Büyükelçisi RyanCrocker ise pazartesi günü Kongre'ye ABD birliklerinin, sayıları azar azar düşürülmekle birlikte, bölünmüş durumdaki Irakistikrarakavuşanakadarkalmasıgerektiğini tavsiye etti. Ve görünen o ki bir üçüncü cephe de açılıyor; İran'la açıklanmayan, fakat giderek kötüleşen bir ihtilaf yaşanıyor. 11Eylülsaldırılarını izleyen yıllar boyunca tek bir önemli başarıya işaret edebiliriz: Amerikatopraklarınakarşıbirbaşkasaldırıdüzelenmedi. Kaide'nin acımasızlığı ve kurnazlığı göz önüne alındığında bu azımsanacak bir başarı değildir. Bunun için ABD'nin iç ve dış istihbarat servislerine, iç güvenlik birimlerine, cesur antiterör savaşçılarına, ordunun her kolundaki zeki stratejistlere ve kitlesel ölümlere yol açabilecek saldırıların yetkililerce ortaya çıkarılmasına yardımcı olan vatandaşlara teşekkür borçluyuz. Ancak bize göre Irak'ı işgal kararı, radikal İslamcı terörizme karşı mücadeleyi zayıflatan bir rol oynadı ve bize pahalıya patladı. 3bin700'den fazla Amerikan askeri yabancı topraklarda hayatını yitirdi. 27bini yaralanarak evine döndü; birçoğu ömür boyu sakat kalacak. On binlerce Iraklı öldürüldü, yaklaşık 4 milyonu kaçmak zorunda kaldı ve bunların yarısı yabancı ülkelerde akibeti meçhul mülteciler haline geldi. Bütün bunlar, düşmanınıvedüşmanınıntarihtekiyeriniyanlışanlayanbiryönetiminbaşlattığıbirsavaşınvahimsonuçları. Fakat mevcut başkanın askeri ve ülke içindeki aşırı uygulamalarının en acı bedeli, bizzat Amerika'ya, buulusutarihselolaraktanımlayandeğerlerevekurumlaraduyulaninancınkaybedilmesi. Söz konusu değerler, diğer mücadelelerden alnının akıyla çıkmıştı. Bu mücadeleri verirken ABD kendisini tanımlayan özgürlüklere her zaman riayet etmedi; 2. Dünya Savaşı'nda Amerikan vatandaşı Japonlar'ın toplama kamplarına gönderilmesi bunun örneklerinden biriydi. Fakat fanatikler sadakat yeminleri dayatıp polis devleti uygulamaları talep ederken, bu ulusun gücünü idrak edenler ırkçı ayrımları sona erdirdi, bireysel özgürlükleri genişletti, mağdurlara avukatlar sağladı, şüphelilerin haklarını tam olarak kullanması gerektiğini savundu ve aramalarda izin alınmasında ısrar etti. Bu ve buna benzer özgürlükler güvenliği zayıflatmak şöyle dursun, daha da güçlendirdi. Onlar Amerika'yı bir model, sadece güçle değil, yasayla yönetilen bir ulus haline getirdi. İstediği kadar aksini iddia etsin, BaşkanBush,Amerikanözgürlüğüneyönelikbutemelinançtanyoksun. Bunun sonucunda da açtığı savaş ABD'nin askeri çıkarlarını zedelemekle kalmadı, bu ulusa gıptayla bakılmasına yol açan özgürlüklerin de altını oydu. Son 6 yılın gerçek ve trajik bedeli işte budur.
***
Yukarıdaki makale, 11 Eylül sebebiyle, LosAngelesTimes'te başyazı olarak yayımlandı. Bizim liberallerinvehükümetçevrelerinin hiç sorgulamakları Amerika'yı bizzat Amerikalı gazeteciler nasıl sorguluyor, gördünüz mü?