İKEA'nın Almhult'u Türkiye'nin İnegöl'ü Dünyada mobilyanın ismi haline gelen İKEA, İsveç'te 15 yaşında bir çocuğun vizyonu ile küçücük bir kasabadan yayılıyor. Mobilya şehri olan kasabadaki potansiyelin çok daha fazlası İnegölümüz'de var, ama...
1950'li yıllar... İsveç'in küçücük bir kasabasında genç bir adam 15 yaşında başladığı ticari hayatını insanların yaşamını kolaylaştıracak mobilyalar tasarlamayla sürdürüyor... O günlerde yaptığı bir masa, ayakları yüzünden araca sığmayınca bugün milyonlarca ürüne ilham olan fikri geliştiriyor. Masanın ayaklarını çıkartıp yassı bir ambalaja kolayca sığdırıyor... Gittiği yerde yeniden monte ediliyor. Mobilya ve aksesuar mağazaları zinciri İKEA'nın kurucusu İngvar Kamprad'ın hayatı, genç yaşta çizdiği bu vizyon sayesinde başarılarla sürmüş. Demonte mobilyaların daha kolay taşınabildiğini ve ucuza maledildiğini keşfeden Kamprad'ın sistemi, bugün İKEA mağazalarının çalışma prensibini de oluşturuyor. İKEA'nın kalbi olarak nitelendirilen ve Kamprad'ın ilk mobilyalarını ürettiği İsveç'in Almhult kasabasında bu tarihi gelişimi ve modern teknolojinin nasıl kullanıldığını görme imkanı bulduk. Yaklaşık 8 bin nüfusu olan kasabadaki İKEA tesislerinde 2 bin kişi çalışıyor. Nüfusun geri kalanlarının da bu çalışanların eş ve çocukları olduğu düşünülürse neredeyse Almhult'taki herkes İKEA personeli. Detaylarını bugün ekonomi sayfamızda da okuyacağınız gibi Türkiye'de üçüncü mağazasını açmaya hazırlanan İKEA, bu merkezde kaliteli, ucuz ve kullanışlı ürünler sunabilmek için dünyanın her yerinden gelen tasarımcılarla çalışıyor. Yani model çalmıyor, kendisi tasarlıyor ve konseptini de, "Üst üste konulabilmeli, kaliteli olmalı ve herkese ulaşacak şekilde ucuz satılmalı" şeklinde belirliyor. Almhult'ta İKEA'nın merkezini ve üretim tesislerini gezerken bizim İnegölümüz'ü düşündüm. Aynen burada olduğu gibi İnegöl de bir mobilya şehri. Oradan da dünyaya bizim mobilyalarımız dağıtılıyor. Orada yaşayan insanların da neredeyse tamamı babadan, dededen mobilyacı. Üstelik Almhult'tan çok daha büyük bir yer. Fakat bu eldeki potansiyel neden kullanılmıyor insan merak ediyor. İnegöl'ü bir marka haline getirmekte ne kadar geç kaldığımızın farkında mıyız?