Şiir satan adam
Şiir satıyordu adam en çok geceleri. Politikacılar nara atıyordu, yan yatıyordu ülke. Süte su katıyordu birileri, birileri değerleri satıyordu. Kıyıları bilirdi adam, açık denizleri. İçinde yüzüyordu kelimelerin. Oysa o sırada adaletin derisini yüzüyordu birileri.
***
Bir hüzün kozasındaydı adam, yaşlı bir mızıkası vardı, acıları hizaya sokuyordu. Bahşiş topluyordu, sinemada yer gösteren adamlar gibi. Bir hıçkırık sesi duydu şiirlerinin içinden, gözleri doldu. Aşkın ayrıntıları boldu adamda, evi dardı, avuç içi kadardı masası. Derdi tasası olsa da söylemezdi kimseye.
***
Bir kadın bağırdı gecenin penceresinden, kimse oralı olmadı. Hayal olduğu kadar gerçekti kadın, gerçek olduğu kadar hayal. Bir el sırtına dokundu adamın, "Kibritçi Kız"dı. Adam kızdı, "Şimdi üşüyen çocukların yanında olmalıydın" dedi. Bir kibrit çöpü aldı kızdan, sigarasını yaktı. Aslında ülke yanıyordu, sigara ne ki!
***
Adamın dışı Romeo'ydu da içindeki yaralı çocuk Spartaküs'tü. Her şeye küstü adam, sevgiyle barışık. Farkındaydı peşindeki hafiyelerin. Öznesi yaralıydı cümlelerin, şiirlerindeki sessiz harflerin sesi çıkmıyordu artık. Kalbi kırıktı kafiyelerin.
***
Çocuklar soluyordu da televizyon sürtüğü adamlar spor ve magazin muhabbeti yapıyordu camdan cama... Düşler bile her gece biriyle düşüp kalkıyordu, düşen bir daha kalkamıyordu. Uyuşturucu evlere kadar girmişti, düşman insanın içindeydi artık. Adam şiirlerini meydanın ortasına bıraktı, Kibritçi Kız gelip yaktı. Ne şiirler para ediyordu artık, ne masallar. Rapunzel'in peruğu düştü başından. Külkedisi erkek çıktı.
***
Herkes bir şeyini aldı adamın. Oysa hayattan alacaklıydı adam. Borçlu çıktı.