Bataklık kurutulmalı
Teröristbaşı Öcalan'ın ardında bıraktığı vahşet bilançosunu Süleyman Demirel'in ağzından öğrenmiştik (28 Aralık 1998-Cumhuriyet): "5 bin 555'i güvenlik gücü, 5 bin 302'si sivil halk olmak üzere 10 bin 850 şehit verildi; bir o kadar kişi yaralandı. 23 bin 938 PKK üyesi ya da sempatizanı öldürüldü. 11 bin 746'sı sağ ele geçirildi." Tabii o tarihten sonra terör can almaya devam etti. "Bataklık Türkiye'de" derken işte bunu kastediyoruz. Toplam 35 bin terörist, öldürülerek veya etkisiz hale getirilerek devre dışı kaldı ama, şiddet eylemleri son bulmadı. 24 sınır ötesi harekât gerçekleştirildi. 25'inciyi de yaparsak, ne fark edecek! Evet Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın dediği gibi, PKK'ya darbe vururuz ama, esas mesele "kaybedecek bir şeyleri olmadığını" düşünenlerin, örgüte katılmasını önlemek. Radikal'in Pazar günkü ilâvesinde (8 Temmuz 2007), Ayşe Hür çok ciddi bir inceleme yazısı yayıMladı; Olağanüstü Hal Bölgesi kapsamında kalan 14 ilin, gayrisafi milli hasıla sıralamasındaki yerlerini tesPit ediyor: "Adıyaman 68., Ağrı 80., Batman 70., Bingöl 77., Bitlis 78., Diyarbakır 63., Elazığ 53., Hakkari 76., Mardin 71., Muş 79., Siirt 72., Şırnak 51., Tunceli 56. ve Van 75." Demek daha büyük teşviklerle bölgenin ekonomik kalkınmasını ve refahını sağlamak, iş ve aş temin etmek her şeyden önemli. Özellikle mecburi göçler dolayısıyla sorunlar daha da derinleşti. Teröristlerle ilişkilerini kesmek amacıyla, yüz binlerce vatandaşımız köylerini terk etmek zorunda bırakıldı. Bu köylerin bazıları yakıldı; bazıları zaman içinde kendiliğinden tahrip oldu. Göç edenlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Rakam 1 milyon ilâ 3 milyon arasında değişiyor. Göçler, var olan fakirliği daha da arttırdı. Kentler kalabalıklaştı; kente gelenlerin çoğu ortada kaldı. Keşke terör, sınır ötesi harekât yapmakla çözülecek kadar halli kolay bir mesele olsaydı. Keşke hamaset, işe yarasaydı. Keşke, miting meydanına yağlı urgan atan Bahçeli'nin, bu fevkalâde karmaşık ve çok boyutlu problemi halledeceğine inanabilseydik. Unutmayalım ki, b asiret, hamasetten önemli. Atatürk, savaşı uzatmamak için, Misak-ı Milli hudutları içinde olan Musul ve Kerkük'ü terk etmeyi göze aldı. Pekâ lâ, Lozan Anlaşması'nı imzalamaz, Milli Mücadele'yi, İngilizler'i Musul vilâyetinden atana kadar devam ettirebilirdi. Fakat konuyu diplomasiye bıraktı; savaşmadı. Çünkü, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak istemiyordu.
|