Özal içer miydi?
Paper Moon gazetecileri, ortaya bir tartışma attılar. Zaten konuyu da Paper Moon'da tıkınırken icat etmişler. Özal, içki içer miydi, içmez miydi? Ahmet Özal'ı da almışlar masaya, tartışıyorlar, sanırsınız, Türkiye'nin önünü aydınlatacak bir problemi halletmeye, bilimsel yoldan çözümlemeye çalışıyorlar. Yahu içtiyse ne değişir, içmediyse neyi ifade eder? Bu çağda, bu teknoloji ve bilgi bombardımanı altında, elin oğlu Mars'a bilimsel veri gönderen teknoloji fırlatırken, genetik bilimi, kuantum fiziği ve smart material teknolojisi almış başını giderken, Ayşe Teyze gelini aleyhine dedikodu için cep telefonunu çevirdiğinde, önce uydulara bağlandığının bile farkında değilken, internete girdiğinizde oturduğunuz evin penceresini bile görebilmekteyken. Bir insanın, üstelik de çoktan rahmet-i Rahman'a kavuşmuş bir politik kişinin, içki içip içmediğini tartışmaktan daha abes bir meşgale bulunabilir mi? Semra Özal, kestirip attı, Arada bir konyak yudumlardı, diye... Hayır bizimkileri kesmiyor. Rahmetli içer miydi, içmez miydi? Hay kafanıza Özal kadar taş düşsün iyi mi? Siz oturun da, kafanız basıyorsa eğer Turgut Özal'ın, politik süreçte, Türkiye'nin dışa açılması ve yeni vizyonlar kazanabilmesi için hangi belalı konulara el attığını tartışın, anlamaya çalışın. Olumlu icraatları ile olumsuzları mukayese edin de, her iki icraattan da ders almaya çalışın. Bu tür tartışmalar neyi gösterir biliyor musunuz? Türkiye'de hâlâ cemaatlerin gölgesinde siyaset kotarılmaya çalışıldığını gösterir. İçki içmemeye selam, tufaya devam!
***
Stalin de af buyurun eşek gibi votka içerdi, neyi değiştirdi, koskoca Rusya'nın çanına ot tıkadı. 1989'da duvarları yıkan Rus halkı, Stalin'in soktuğu kazığı çıkartmaya çalışıyor. Meclis'e 3'te 2 çoğunlukla gelip iktidar olan Tayyip Erdoğan, ağzına tek yudum içki koymadı da, neyi değiştirdi? Gelir dağılımı adaletsizliğine mi son verdi, yoksa yoksulluk sınırında yaşayan 10 milyon insanın 5 milyonunu yoksulluktan mı kurtardı? Ne olduğunu size söyleyeyim. AB'nin gayretleri ile müzakereler başladı, AB'nin bastırması ile de kimi yasal demokratik düzenlemeler yapıldı. İnkar edemeyiz, eyvallah! Fakat neticede, ister makro ekonomiye bakın, ister mekro ekonomiye, Türkiye bir bankalar ve bankacılar cenneti oldu. Rantiye gelirleri de hiç değişmedi. Türk seçmen kitlesinin yüzde 65'ini oluşturan kitle, memur, işçi ve emekli kitlesiymiş ve fakat yine seçimlerden en büyük parti olarak AKP'nin çıkması kaçınılmaz görünüyormuş! Onu da bana değil, gidip seçmene soracaksınız. Tamam mı arkadaşlar! Bu memleketin gazetecilerine de Paper Moon'da hayırlı tıkınmalar dilerim.