Kim itti beni havuza?
Fıkrayı bilirsiniz. Havuz kenarında verilen kalabalık bir resepsiyonda, genç bir kadın havuza düşüp çırpınmaya başlamış. Tam o sırada bir genç adam havuza dalıp, boğulmakta olan kadını kurtarmış! Bütün davetliler kahramanı alkışlarken, adam yanındakine dönüp usulca sormuş: "Kim itti lan beni bu havuza?"
***
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, 2006 raporunu açıkladı. Hiç uzun ve karmaşık değil, kısa ve özet bir rapor: 2006 yılında 100 gazeteci öldürüldü. 871 gazeteci hapse atıldı. 1500 gazeteci saldırıya uğradı.
***
Tuhaf bir tablo değil mi? İçindeki ve dokusundaki bütün yozlaşmalara rağmen, gazeteciler hâlâ topluma bilgi vermek, haber bulmak ve duyurmak için çırpınırken... Hükümetler, savaşçılar, gizli ve derin teşkilatlar, çeteler, hizipler gazetecilere hep birlikte saldırıyorlar.
***
Basın 4. kuvvetti eskiden... Ülkeyi yöneten 3 kuvvetten sonra geliyordu. Yürütme, yargı yasamadan sonra... Şimdi ne oldu? Basın 1. hedef haline gelmiş ne yazık ki! Bir gazeteci olarak ister istemez yukarıda aktardığım fırkayı anımsadım: Kim itti yahu bizi bu havuza?..