Bozuk para
Kadın put mudur? Ne oldu? "Tövbe, tövbe! Şimdi gel de bu yazara sövme!" dediğinizi duyar gibiyim. Tamam. Sizin dediğiniz olsun. Peki, kadın bozuk para gibi midir? Ne oldu? "Kadının kağıt parası vardı da bizim haberimiz mi yoktu?" diye homurtularınızı duyar gibiyim. O zaman kısa keseyim. Sadete geleyim, doğrudur efendim! Kadın hem puttur; hem de bozuk para gibidir! Nasıl mı? Gayet basit. Bir kadını ilk gördüğümüzde ne diyoruz? "Bu kadın benim olsun, 100 milyar lira borcum olsun." Sonra o kadın, o erkeğin oluyor mu? Oluyor. Sonra ne oluyor? Belki erkeğin 100 milyar lira borcu olmuyor; ama o putlaştırdığımız kadın kumbaradaki bozuk para gibi oluyor. Putlaştırdığımız kadına ondan sonra ne mi yapıyoruz? Yere atıp kırıyoruz. Bozuk para gibi harcıyoruz. Yani anlayacağınız kadir kıymet bilmiyoruz. Bilen adama da "ahmak!" diyoruz. "Bu devirde böyle hıyar adamlar kaldı mı?" diyoruz. O nedenledir ki, her şeyi artık normal olarak karşılıyoruz. Normal olan ne? Gecede 5 bin dolar harcadığımız hafif meşrep kadına "helal olsun" diyoruz. O kadının avucunun içine parayı sayarken de "helal-i hoş olsun" diyoruz. Evdeki kadının durumunu ise o saatten sonra ne siz sorun; ne de ben cevaplayayım! Onlar kumbaradaki bozuk para gibiler. Değerlerleri kuruşla ölçülür olmuş. Artık bir anlam ifade etmiyorlar. Onlar sadece çocukların anası. Erkeğin isteği, evdeki kadına karşı körelmiş. Evdeki kadın, cinsel açıdan tat vermiyor o erkeklere. O kadınlar bir kasede tek başına yüzen kırmızı balık gibiler. Dört duvar arasında sıkışıp kalmışlar. Ruhları esir düşmüş. Kime karşı esir düşmüşler? Dışarıdaki "vur patlasın, çal oynasın" mantığı içinde olan kadınlara karşı. Halbuki evdeki kadınlar da bir zamanlar puttular. Ta ki yere düşüp kırılmadan, kumbaraya bozuk para olarak atılmadan önce. Şimdi soruyorum: "Adaletin bu mu dünya?"