Kocaman bir adam, işten çıkartıldığı için ağlıyordu ekranlarda.
Toplu katliamdan nasibini alan bir fabrika işçisi.
Sözde teğet geçen ekonomik krizin, okunu kalbine sapladığı bir baba.
Tarifsiz bir çaresizliğin, yüze yansıyan resmi vardı ekranlarda.
Sesi yankılanıyordu da, duyan kim?
Düşündüm de, aldırmazlığın gözlerinde, kaç sinek boyudur, işçilerin görüntüsü?
***
İşçilerin yoksul sadakatiyle, patronların zengin saadeti arasında acımasız bir dünya resmi vardır.
Patronlar için ne kadar sıradan bir eylemdir, işçi çıkarmak.
Kibrit kutusundan bir kibrit çöpünü daha yakıp atmak gibi.
Ya da akşamdan kalan yemek artıklarını, çöpe boşaltmak gibi.
İşçiler için trajedi.
Boynuna geçirilen yağlı ipin ardından, sandalyesine tekmeyi yemek gibi.
***
Herkes kendisine yakışan tedbirleri alsa, neler olur aslında.
Ama hayatın öbür yüzünde, ekonomik krizle dans ediyor birçok patron.
Yaşamlarından, lükslerinden zerre kadar ödün vermiyorlar.
İşçiler aç yatıyor, çocuklarının yarınlarına kelepçe takılıyor.
İşçilerin kaderine açılan bütün yollar kapanırken.
Patronlar acıkınca işçileri yiyor.
***
Bu ülke işçilerini hiçbir zaman göze almadı.
Ayaklar altına aldı.
Ama bilinmelidir ki, içten içe yanmaya alışan dağlar...
Eninde sonunda patlar.