Barak Hüseyin Obama sadece ABD'nin değil, aslında dünya yönetiminin de başına gelmiştir. Neyle
, "change/değişim" sloganıyla. Kendisi değişimi başlatan değil, geliştiren, belki de zirveye çıkaracak başkan olacaktır. Çünkü değişim,
Obama'dan önce zaten başlamıştı.
Nedir bu değişim?
Dünyanın yeniden şekillenmesidir. Yani siyasi ve ekonomik dengelerin yeniden oluşturulmasıdır.
Ülkelerdeki radikal yönetim değişiklikleri, savaşlar bu değişimin unsurlarıdır. Ben, dünyayı kasıp kavuran bu ekonomik krizin de söz konusu yeni yapılanmanın bir gereği olduğunu düşünenlerdenim.
***
Şimdi Türkiye bu global yapılanmanın neresinde, hangi rolde, bunun çok iyi okunması gerekiyor. Krizle boğuşan ekonomimiz, özellikle eğitim sektörümüz yeni stratejilerini bu sorunun yanıtına göre yapmalıdır.
Gelişmeler de gösteriyor ki ülkemiz, yeni global yapılanmada çok önem kazanacaktır. Dünyanın bu en önemli coğrafyasında orta vadede lider ülke olabileceğimizi, refah seviyemizin bir hayli yükselebileceğini düşünüyorum.
Yeter ki lider ülke olma vasıflarını taşıyalım. Yani, hem dik duralım hem de hoşgörülü, barışçı, güvenilir ve bütün kültürlere saygılı olalım.
Okullarımızda barış eğitimine ve çok kültürlü eğitime biraz daha fazla yer verebiliriz. Amacımız suçlayandan sorgulayana geçebilmek olmalıdır.
***
Diğer vurgulamak istediğim, eğitim sektörümüzün daha büyük düşünebilmesidir. Özel eğitimcilerimiz,
Ortadoğu' ya,
Kafkasya'ya,
Balkanlar'a hitap edecek bölgesel projeler üretmelidir. Bu bölgelerden Batı'ya giden öğrencileri çekecek eğitim kampusları ve konseptleri oluşturulmalıdır. Böylece yıllardır yüzde 2'yi geçemeyen sektöre bir açılım sağlanmış olacaktır.
"Sektör zaten krizle boğuşuyor, bu büyümeyi hayal edecek durumda bile değiliz" diyenleri duyar gibiyim. Onlara yanıt,
kriz sonrasına hedef koymak, krizi aşmayı görmektir.
***
Devletimiz artık özel eğitim sektörüne destek olmalıdır. Görüyoruz, bütün sektörler yardım beklentisi içerisinde. Yeterli kaynak yok. Ama yine de yapılabilecek destekler var.
Örneğin, vergi, KDV bir dönem için alınmayabilir.
Devlete pek maddi yük getirmeyecek bir destek uygulama daha olabilir. Okullarda yıllık ders saatlerinin artırılmasıdır. Ülkemizde öğretmenin yıllık ortalama çalışma saati 639'dur. OECD ortalamasının 803, ABD'nin 1080 saat olduğu göz önüne alınırsa, bizde ne kadar düşük olduğu daha iyi anlaşılır. Bunun biraz artırılması bile özel eğitim kurumlarını ekonomik olarak çok rahatlatacaktır. Hem kaliteli eğitime katkı da sağlanmış olunur.
***
Eğitimcilerimizin global başarılar sağlayacağına inanıyorum. Bunu güzel örnekleri var. Ama devletin, daha çok destek olması gerekiyor. Unutulmasın ki büyük ülke olmanın ilk koşulu sağlıklı bir eğitim yapılanmasıdır. Aksi takdirde 'değişim'in önde gideni değil, arkada kalanı oluruz.