
Yaşamında huyların, İstanbul'un, tutkusunda ışığın ve renk lerin efendisiydi
Seyit Ali Ak . Deklanşör ustası, çerçeve sihirbazı, fotoğrafçıların daniskasıydı.
"Resmetmeye " doyamadığı bu şehri İstanbul'da 1947 yılında doğdu. Bıyıklarının yeni terleri daha o zamanlarda başlayan fotoğraf tutkusunun emek terine karıştı. Bırak sivilliği askere gitti yine aynı işi yaptı.
Foto film merkezine attı kapağı yat kalk y erine yine makine elinde dolaştı.
NASIL BECERİYOR Profesyonel fotoğrafçılığa aynı yıl başladık onunla.
1973'te yani. Ben kıytırık bir foto muhabir stajyeri o önemli bir stüdyoda teknik asistan. 5 yılı doldurduğumuzda ben kadrolu işe kapaklanmış o da kendi yerini kurmuştu. Bir ara neye kızdıysa kızdı bıraktı makinelerini kenara. Ağırlığı kendi soğutma işine verdi.
İFSAK üyesiydik ve zaman zaman kesişirdi yollarımız. Hep öykünür "
Nasıl beceriyor " diye o şiir gibi fotoğraflarına bakardım.
SONRASI DA VAR Hepsine değil ama pek çok sergisine gidip hayran hayran (aval aval da denebilir) baktım fotoğraflarına.
Palyaço ve
Sanatçı Portreleri o önemli sergilerinden ikisidir mesela.
Sonra o da gazetelere çalışmaya başladı.
Cumhuriyet, Hürriyet, Sanat Olayı, Gösteri, Milliyet Sanat, İFSAK, AFSAD, REFO Fotoğraf Sanatı dergilerinde eleştiri, araştırma ve biyografi yazıları yayınlandı.
SİYAH BEYAZ Daha da mühim bir iş, 1986 yılında yayına başlayan
AnaBritannica Ansiklopedisi' nin fotoğraf maddelerini yazdı. Becerdiklerini aldığı ödülleri tek tek sıralasam sayfalar yetmez.
Ve kaybettik onu önceki gün. Bu renkli yürekli adam soyadı gibi ak beyazlıkları yanında bırakıp hüzün siyahlarını bıraktı bize. Bir de milyon kare siyahbeyaz fotoğrafı.