Kazan kaldırmışlardı hayata.
O yıllarda kazanlarda mısır kaynatırlardı yoksul mahallelerin orta yerinde.
Bir çuval mısır koçanını soyana, bir adet haşlanmış mısır.
Ülkeyi soyanlara alkış.
Yine ağa düzeni, Adana'da pamuk tarlaları, kamyonlar üzerinde harcanan işçiler.
İstanbul'da grev gözcüleri, davullar eşliğinde çekilen halaylar.
***
Tören adımları atarlardı halk için, yaşamak merasim tadında.
Sevdanın dili, herkesin ana dili.
Babalar vardiya dönüşlerinde kitap okurdu, aydınlıklar yensin diye karanlıkları.
Hareket halindeki trenden atlayan cesaretin sahibi herkes.
Kendisine dokunmayan yılanları da eziyor.
Kedilerin bile süt dökmüş hali yok.
Politikanın kara sütü, çocuklarımızı emzirmemiş henüz.
***
Dağ gibiydi her biri, dün gibi hatırlıyorum.
Zirvesine bayrak dikerlerdi dağların.
Haramilerin cirit atması, onların yokluğuna rastlar.
Toplumun kasten cahil bırakılması, o insanları ortadan kaldırmakla kardeştir.
1,5 yaşındaki bebeğin ırzına geçenleri, önce sağlık kontrolüne gönderen sistem, böyle delikanlıları, çocuklarını bile göstermeden sabah ezanından önce astılar.
***
Ülkenin susturulmuş yüzü, darbe yedikten sonra mazilerini kaybeden insanların yüzüdür.
Onlar bir konuşsaydı da görseydiniz.
Bugün soysuzluğun temel atma törenlerinde konuşan gazeteciler, politikacılar tek söz edemezlerdi karşılarında.
***
Onlar işkencelerde konuşmadıkları için alıştılar bu suskunluğa.
Bağışlayın!
Bugün karanlıklara sebil edilen demokrasinin zırnığını bile onlara layık görmediler.
O yüzden onlar ülkelerini bağışlamıyor!
Kusurlarına bakmayın!
(Bir kez daha)