Kimse kusura bakmasın. Özellikle ilk devre itibariyle Arsenal'in rakibi Fener'den daha çok şanssızlıklarıydı. Alex'- siz takımda iyice şaşkınlaşan vatandaşı Carlos'un art arda yaptığı hatalarla sundukları hariç, 10 türlü gol fırsatını direklere, sıyırmalara, kötü vuruşlara heba ettiler.
GÖRÜCÜYE ÇIKTI Bize gelince. Kolej takımı gibi bıyığı yeni terlemiş çocuklar karşısında nasıl da beceriksiz, ürkek, özgüven nanay oynadık. Fenerbahçe'de son haftaların alışılmış çöküklüğünde tek değişen tarafı hocadaydı. Her nasılsa bu defa yerinde sfenks gibi oturmadı Aragones. Heyecanlandı, kalktı, yürüdü, hareket çekti, bağırdı. Kendini İngilizlerin gözü önünde görücüye çıkmış hissetti galiba.
BEYAZ SARAY Bir ara saha ötelerine çıktı düşüncem.Amerikan seçimlerini düşündüm. Elin siyahisi Kenya'nın köyünden çıkıp Beyaz Saraya başkan giriyor, bizim siyahi Kazım Kazım efendi Arsenal'de doğup büyüyüp 50. dakikada soyunma odasına gidiyor. Ben bunu yazdığım anda diğer kara pamuk kardeşimiz Carlos da kenara yürüyüp değişmek istediğini söylüyor ve anında yerine getiriliyor arzusu. Futbolda kurt olmak, çakal olmak böyle bir şey olmalı. Karizmayı çizdirip torunu yaşındaki sabilerden çalım yiyeceğine çıkarım daha iyi dedi değil mi?
KIRILMA NOKTASI Son zamanların meşhur lafı "kırılma noktası" kelamı malum. Karşılaşmanın kırılma noktasını bana sorarsanız baştan sona der geçerim. Ben takımımı yiğitçe, aslanlar gibi, cengaverler gibi çarpışıp didinirken görmeyince ilk dakikadan sonuna kadar kalbimin kırılma noktasıyla doldum. "Bir tek iyi adam yok muydu?" diye sorarsanız ona yanıt "evet" şükür ki. Volkan'ı dün gece itibariyle kutluyor, gözlerinden öpüyorum. Gerisine bir şey yok.