Dünya devletleri ekonomik krizin bertaraf edilmesi ve etkilerinin azaltılması için kesenin ağzını iyice açıyorlar. Avrupalı ülkeler birlikte davranma, bankaları batırmama, gerekirse devletleştirme kararı aldılar. Tabii ki bu krizin çıkma nedeni finans kurumları. Reel sektörün de, emeği ile geçinenin de bu işte bir suçu yok. Krizde suçu olmayanların ödediği vergilerden finansçıların kusurundan veya açgözlülüğünden doğan zararın ödenmesinin de bir mantığı var. Eğer bu ödemeler yapılmazsa reel sektör firmaları batacak, küçük çaplı firmalar batacak, emeği ile geçinenler işsiz kalacak, küçük esnaf evine ekmek götüremeyecek.
AMAÇREELSEKTÖRÜKORUMAK Yani amaç açgözlüyü doyurmak değil, reel sektörü korumak. Bizde ise devletin reel sektöre verdiği zararlar bile karşılanmıyor. 'Bu da nereden çıktı' diyebilirsiniz. Aylar önce devlet, demir fiyatlarındaki aşırı yükselmeden dolayı, devlete iş yapan müteahhitlerin zararını ödeyeceğini açıklamıştı. Hatta demir için tereddüt olmadığı, diğer malzemelerin farklarının nasıl hesaplanacağı üzerinde çalışıldığı söylenmişti. Aradan aylar geçti, dünya krizi patladı. Müteahhitlere farklar halen ödenmedi. 2007 sonunda tonu 900 lira olan demirin fiyatı birkaç ay içinde 2 bin liraya çıktı. Bugünlerde yeniden 915 lira civarına indi. Şimdi indi ama müteahhidin işi de bitti. Diyelim ki, 2007 sonunda 5 milyon liralık bir iş aldınız ve işin yüzde 40'ı demir. İşin süresi de 8 ay. İşi alırken maliyet hesabını o günkü fiyatlara 8 aylık enflasyon ortalamasını alarak yaparsınız. Demir maliyeti 2 milyon lira olacaktı. Fiyatlar yüzde 100 arttı, 4 milyon lira oldu. 2 milyon liralık fark pek çok müteahhidin batmasına, diğerlerinin de ciddi sıkıntıya girmesine yol açar. Verilecek para karşılıksız da değil. İşin sahibi devlet. Müteahhidin kusuru yok. Sadece işin karşılığı ödenecek. Krize karşı önlemin bir yolu da bu.