Rakip kim olursa olsun hiçbir maç oynanmadan kazanılmaz. Dün gece Ali Sami Yen Stadı bu söze tanıklık etti. Oysa ki 15 gün once ilk maçta Basel'de bu konuda sağlam bir de uyarı gelmişti. Hep söyledik. Bellinzona, Galatasaray'ın sıkletinde bir takım değil. Ama her iki 90 dakikada da alınması gereken çok ders olduğu ortaya çıktı. Tamam, eksikler, sakatlar çoktu. Baktığımızda dün bile maç içinde Arda ve Mehmet Topal oyunu tamamlayamadı. Ama sahada Galatasaray formasını giymiş 11 kişi mücadele ediyordu. Onlar da giydikleri bu formanın hakkını, mücadele etme gerçeğini göz ardı etmeden vermenin sorumluluğunun farkındadırlar diye düşünüyorum. Biz, dün geceki maçı da bir uyarı olarak kabul ediyor, kulübeden sahaya kadar herkesin bu konuda bu mübarek bayram gününde nasibini almasını diliyoruz. Bellinzona, sahasında kapanmayı ve kontra ataklarla sonuca gitmeyi planlamış bir yapıda göründü. Sarı Kırmızılılar, ilk 15 dakikada bu görüntüyü çözecek pozisyonları üretmekten uzak kaldı. Taa ki Servet'in direkten dışarı giden kafa şutuna kadar. Lincoln'ün düşürülüşünden kazanılan penaltı, bu sıkıntı yumağını bir ölçüde olsun çözdü. Ama ikinci yarı başındaki gereksiz ve deneyimsiz diye tanımlayacağımız penaltı bu kez Bellinzona'ya umut taşıdı. Şimdi soruyoruz 60. dakikada Vahap'ın şutunda Sanctis yerinde olmasa ne olurdu bilinmez. Hemen 3 dakika sonra gurbetçi Gürkan'ın sağdan bulduğu boşlukta Sanctis'i avlayamaması gibi. Sonuçta Sarı-Kırmızılılar gruplara kaldı. Ama bu iki 90 dakikada oynanan futbol bundan sonra hangi grupta olursa olsun, eşleşme nasıl olursa olsun yetersiz kalacaktır. Tedbirlerin bundan sonra bu uyarılar göz ardı edilmeden alınması gerekir diye düşünüyoruz. Yoksa, Kadıköy hedefi sadece sözde kalır. Lütfen biraz daha ciddiyet.