Kurların düşük olması döviz cinsinden alınan kredilerin ucuz olmasını sağlıyor. Firmalar da bu cazibe ile döviz cinsiden kredi kullanıyor. Düşük kurdan ihracatta zarar eden imalatçı maliyetleri biraz düşük tutmuş oluyor. Ama döviz kurlarındaki yukarı doğru bir hareket bu hesapları alt üst edip, kredileri ödenmez kılabilir. Düşük kurlar ara malı, yani başka malları üretmede kullanılan malların ithalatını artırdı. TÜİK'in rakamlarına göre, en büyük ithalat artışı ara mallarda. Bu da gösteriyor ki, ihracat artarken bu artışın büyük bir kısmı aslında ithal edilen mallara dayanıyor. Ara malı üretiminde de kendi payımız azalıyor. Dışarıdan alıyoruz. Cari açığın nasıl kapatılacağı konusunda artık ekonomistler de siyasilerle birlikte 'yurtdışından para gelmeye devam etsin' diye dua ediyor. Bu da ancak yüksek faiz vermekle, çok para kazandırmakla olur. O da borçlarının sürekli artması demektir.
Tekyolüretimiartırmak Dış ticaret açığının da, cari açığın da azaltılmasının tek bir doğru yolu var: Üretimi artırmak. Ara malı ithalatında meydana gelen ithalat artışı üretimden karşılansa idi hem dış ticaret açığı hem cari açık o kadar az olur idi. Neden üretimi artıracak önlemler alınmıyor da yabancılar gelsin diye dua ediliyor? Hem de ekonomistler dahil topluca? İsterseniz belediyelerin iftar çadırlarında 'Türkiye'ye para getiren yabancılar başımızdan eksik olmasın' diye topluca dua da ettirilsin. Nasıl olsa belediyeler verdikleri iftar yemeğinin çokluğu ile övünüyorlar. (Oysa iftar yemeğine muhtaç bu kadar çok insanın olması, bu ülkeyi yönetmiş olanları da yönetmekte olanları da düşündürmeli.) ABD'de artık bankaların batmaması için dua edilmesi de unutulmasın. Çünkü ABD'de çıkacak kriz, yabancıların paralarını Türkiye'den çekmesine neden olursa borçlar çok artar. Bir ekonomistimiz bu riskin varlığını da kabul ettiğini ama ufukta kriz görünmediğini söylüyor. Oysa ABD'de bankalar batmaya devam ediyor. Ufukta kriz yok demek zor.