Bir 10 lira maliyetle ürettiğinizi varsayalım. Bu malın dünya piyasasındaki değeri de 8 dolar olsun. Dolar 1.5 lira iken malın satış fiyatı 12 liradır ve siz bu malı 2 lira kazançla ihraç edersiniz. Paranızın değeri yükselir ve 1 dolar 1.2 liraya düşerse, malın yurtdışına satışından 9.6 lira elde edersiniz ve bu 40 kuruş zarar demektir. Ülkede yüzde 10 da enflasyon varsa o zaman maliyetleriniz de yıllık yüzde 10 artar. Siz malı 11 liraya mal edip 9.6 liraya satarsanız, zararınız 1.40 lira olur. Zararı kapatmak için maliyetleri düşürmeniz gerekir. Maliyetleri düşürmek ya teknolojiyi değiştirip daha az işçi çalıştırmakla ya da ücretleri düşürmekle olur. Enflasyon olmayan ortamda maliyetleri düşürmek biraz daha kolaydır. Ama bir de yıllık yüzde 10 enflasyon varsa o zaman hem yatırım yapmakta zorlanırsınız hem de ücretleri düşüremezsiniz. Diyelim ki bizim İtalya'ya sattığımız bir malın fiyatı 1 euro. Onlardan aldığımız başka bir malın fiyatı da 1 euro. Kur 2 liradan 1.8 liraya düşerse, bizim ihracatçımızın eline geçen para 20 kuruş azalır. İtalyan ihracatçının parası euro olduğu için onun eline geçen aynı kalır. Üstelik onun eline geçen para aynı kaldığı halde malının fiyatı Türkiye'de 20 kuruş düşer. Eline geçen para değişmediği halde rekabet gücü artar. Üstelik bizde bir de enflasyon var ve maliyetler sürekli yükseliyor. Ekonomi Bakanı İtalya ile Türkiye'nin tekstil ihracatını kıyaslıyor ve kapalı olarak bizimkileri suçluyor. Bunu yaparken bu basit ekonomi gerçeğini unutmuş olmalı. Yıllardır uygulanan değerli para politikasının sonucu bu. Kıyaslama yapılırken içinde bulunulan koşullar da kıyaslanmalı. Yoksa sonuç yanlış olur.