Oğluna yaptığı dillere destan pipi sünnetleme töreniyle ülkenin gündemine oturan, ama vergi ödemeye gelince dilenecek durumda olduğu anlaşılan emlakçının kişi olarak kim olduğu beni ilgilendirmiyor. Önemli olan, bir tip olarak kim olduğu. Eskiden bu ülkede servet beyanı vardı. Bu beyanla kişilerin mal varlıklarındaki değişiklikler izlenirdi. Mal varlığındaki artış gelir beyanı ile kıyaslanır, fark varsa açıklama istenirdi. Diyelim ki, Bursa'da bir emlakçı 2 bin lira gelir beyan etmiş ama mal varlığında 500 bin lira artış olmuş. Eğer artışın borca dayandığını kanıtlayabilirse sorun yoktu ama kanıtlayamazsa gelir vergisini öderdi. Maliyeciler de yalanı yemezlerdi. 12 Eylül darbesinden sonra iktidara gelen Turgut Özal'ın ilk icraatlarından biri servet beyanını kaldırmak oldu. Devlet işini bilen vatandaşın servetine karışmamalıydı. Vergi almazsan vatandaş zengin olurdu. Vergi yerine borç alırdın. Borcun ve faizini ödemek için ne bulursan satardın. Vergi ödemeyip zengin olan işini bilenler devletin sattıklarını ödemedikleri vergilerle satın alırlardı. Servet beyanının kalkmasıyla birlikte vergi kaçırmak da defter ve belgeler üzerinde iz bırakmamak koşulu ile serbest oldu. Bursalı emlakçı da karnını zor doyuran asgari ücretli kadar vergi ödememiş ama vergi ödemesi gerekenler içinde değil. Çünkü adam vergi ödemek değil, zengin olmak istiyor. O sünnet düğününü de onun için yapıyor. 30 torba altın toplamak için. Servetini oğlunun pipisine takılan altınlarla açıklamak için. 2003 yılının başında "nereden buldun" sorusu sorulmaya başlanacaktı. Sayın Unakıtan Maliye Bakanı oldu ve "dürüst adama 'nereden buldun?' diye sorulmaz" dedi. Birinin dürüst olup olmadığını nereden bileceğimizi, eğer dürüstse bu sorudan neden rahatsız olacağını anlamıyorum. Anımsarsınız o zamanı. Vergi kaçakçılarının tamamı ile onlardan maaş alanlar, paralar yurtdışına gidecek memleket batacak diye bastılar yaygarayı. Bu bir felsefedir. Dünyanın en zenginleri arasında gördüğümüz pek çok kişinin vergi listelerinde adı geçmiyor. Şimdi kim bu Bursalı emlakçı diye düşünelim bakalım!