Bir hesap yaptım da, 11 milyon insana iftar tabldotu.
Ne feci bir rakam.
Bir ülkenin içler acısı halinin resmi belgesi.
O insanlar sadece iftar mevsimlerinde değil...
Dört mevsim aç...
***
Peki, her yıl azalan değerleri, bir kap yemekle değiş tokuş etmek, nereye götürür toplumu?
Hangi sömürüye?
Bu ülkenin layık olduğu barınak mıdır iftar çadırları?
Yoksa iyilik tiyatrosu mu? İyiliğin seçim yatırımı olduğu ülkeler, insanların refah seviyesinin yükselmesini ister mi?
11 milyon insan içinde, bu gerçeğin farkına varan kaç kişidir?
***
Kimse düşünüyor mu acaba, o dağıtılan erzakların parası kimden çıkıyor?
"Ben topraktan bir canım" türküleri söyleyenler, her yıl yağmalanan toprakların, gerçek sahibinin kimler olduğunu biliyor mu?
Belediye başkanlarının her yıl artan malvarlıklarıyla, insanların azalan gelirleri arasındaki ilişkiden, işkillenen yok mu?
İnsanlar, ömrüne yakıştıramadığını, bir aylık gösteriye nasıl yakıştırır?
Umutları kullanılan insanlar, yarınlarını bu çadırda karnını doyurarak mı kurtaracak?
Hiç sormazlar mı?
Bu muhteşem ekonomide, neden her yıl sayısı artıyor sefaletin? Ve neden bir torba gıdaya muhtaç bırakılıyor bu toplum?
***
Kasten cahil ve yoksul bırakılan bir toplumdan, bugünlere kalan bir enkaz yığınıdır iftar çadırları.
Bir tutsaklık fotoğrafıdır. Her yıl sayısı artan, sayısı arttıkça belediyeleri umut olarak gösteren bir fotoğraf.
İftar çadırları, imajı değişen bir ülkenin en sefil görüntüsüdür. Yağmalanan ömürlerin, bir aylık ödeştirmesi.
***
Bu çadır tiyatrosunda dağıtılan roller, replikler, hep acınası bir toplumu sömürmek üzerine kurulu oldukça...
Toplumun boynunu eğmesi de zor olmayacaktır.
***
Zamanında bir devlet adamı söylemiş.
"Aç insanın gözünde, Tanrı bile bir yiyecektir!"