Nereye gittin tomurcuğum? İnsanın gittiği yerinde bir ismi olur.
Bilir terk edilen, nerede arayacağını ruhunu. Doğrusu kuşkulandığım yerler, yanında olduğunu farz ettiğim birileri yok değil. Ancak ben, onları aklıma getirecek kadar ölmedim. Sen, bana gidebileceğinden bahsettin, doğru.
Ben, sadece elinden çekiştirip, durdum anlamsızca. Çünkü senin bensiz bir yerlere gidebileceğin fikri, akıl almaz! Tırnak adamı terk eder ama parmak gider mi bir başına?
Gözyaşı alıp başını iner aşağılara, peki, göz çıkar mı çukurundan?
Sen, benim gözyaşım olabileceğini mi anlatmaya çalıştın, gitmekten bahsederken? Ben, seni gözümün nuru sayarken!
Galiba söylenecek her şey anlamsız gitmiş olduğun gerçeği karşısında. Demek ki, artık o şarkı hiç dinlenmeyecek.
Ve o çikolata ağzımızda tat olmayı hiç beceremeyecek. Ağzımızın tadını kaçırmaya ne hakkın vardı tomurcuğum?
Gitmek üzerine söylenen şarkıları ben, çocukların oynadığı müzik dolaplarındaki melodi kadar eğlenceli bulurdum. Artık hiç dinlenmeyecek olan bizim şarkımızı, dikkatle dinliyorum da, sanırım ayrılık üzerineymiş.
Bakmakla görmek arasındaki fark, ne muazzam. Anlayamamak, ne tuhaf. Ve senin bunu bana, yanımda olmadan öğretebilmiş olman, ne sarsıcı.
Seninle gitmek üzerine ne çok konuştuğumuzu şimdi anlıyorum.
Her kelimeyi içimden tekrar ederek, gitmekle ilgili olanların altını beynimle çiziyorum. Doğru, sen beni hiç kandırmadın. Gittin! Ben anlayamasam da, sen gittiğini söylemiştin. Sanırım yalancı olan benim Sen gidersen yaşayamam demiştim ya. Hâlâ hayattayım. İçim bir tuhaf olsa da,
yüreğim yangın yeri telaşıyla darmadağın edilse de ölmek nefessiz kalmak olduğuna göre, yaşıyorum. Ve sen bir daha gelmemek üzere gideceğinden bahsediyormuşsun geçmiş konuşmalarımızı hatırladıkça bunu anlıyorum.
Sensiz olmanın ne demek olduğunu anlamaya hazırlığım yok. Zaten sensizlik, senle anlaşılabilir bir şey olmasa gerek. Olsaydı sen onu da bana anlatırdın.
Yoksa geçmiş konuşmalarımız arasında anlatmış mıydın? Belki de, anlayamadığım o kadar çok şeyden biri daha. Belki de!
Şimdi düşünüyorum da,
benim anlayamadığım yığınla şey yanında, senin de anlayamadığın bir şey var. Benim sana, ancak bensiz kaldığında anlatabileceğim. Bir şey var. Bensiz kalmanın ne demek olduğu! Bunu zaman sana benim yerime anlatacak ve ateş o zaman aynı çemberin içerisinde ikimizi buluşturacak!
Öyleyse buna gitmek denilebilir ancak, ayrılmak asla!