Pazar akşamı 10 buçuk sularında yoldaydım. E5'te, Güngören'le Bakırköy arasında bir yerlerde. Cehennem gibi bir trafik ve ardı ardına ambulans sirenleriyle sarsılan otoban. Ben ve babam, otomobilin içinde hüzünle yol alıyoruz. Biz, ülkenin kederinden habersiz, babamın amcasının oğlu, benim doktor amcam, CHP Bayburt eski milletvekillerinden Ahmet Necmettin Coşar'ın ölüm haberiyle yıkılan hanesinden, evimize dönüyorduk. Hayatımız bizi sarsan acının çeperinde, dünyadaki bütün gelişmelere kapalı olduğundan, o gece üzgün olan sadece biziz sanıyorduk. Haberle, gazeteyle, köşe yazısıyla hiç uğraşmadan geçen nadir günlerden birisiydi o gün. Her şeyden habersizdik! Masum insanların kanlar içerisinde, katillerin tuzaklarından kurtulamadığını bilmiyorduk daha.
HAYRA İŞARET DEĞİL Biz, baba oğul, usul usul ilerlemeye çalışan trafikte birbirimize ne söyleyeceğimizi bilemeden susarken, milletin feryadı figan kan ağladığını bilsek, 'bu kadar ambulansın hayra işaret olmadığını' birbirimize söylemek yerine, varolan acımızın üstüne, sınırsız bir kederin daha bizi beklediğini bilir, evimize gitmek yerine Güngören'e doğru çevirirdik rotamızı. Bilmiyorduk, insanlığını kaybetmiş soysuzların, o gece etrafımızda aç çakallar gibi dolaştığını. Pazartesi gününden beri kiminle görüşüyorsam, kime kulak kabartıyorsam, hep aynı hükümle karşılaşıyorum. "Asacaksın bu şerefsizleri!" Ülkemizde idam cezasının kaldırıldığını hepsi bilmekteyken, bu acının üzerine, içlerini ferahlatacak başka bir merhem yokmuş gibi, aynı çarenin üstüne üstüne gidiyordu herkes. "Sallandırmazsan bu köpekleri, bitmez bu terör!"
BASTIRILAMAYAN KİN Terörün kahpe yüzü her dikildiğinde önümüze, iğreniyoruz. 5 yaşındaki Taha'nın, 3 yaşındaki Aleyna'nın, 12 yaşındaki Şeyma'nın neden öldüğünü bize anlatabilecek bir tek cümle kurulamıyor çünkü. Biz bütün insanlar (yürekleri de insan olanlar, sadece öyle görünenlerden bahsetmiyorum) her şeyden habersiz masum çocukları, anne babaları, dedeleri katledenlerin hiçbir haklı mücadelelerinin olamayacağını biliyoruz. Pazartesiden beri gördüğüm herkes bana ne olacağını soruyor. "Asmayacak mıyız bu cibilliyetsizleri yani?" diye bastırıyor. Ben idamın bu soysuzlarla mücadelede uygulanabilecek çözümlerden birisi olduğunu, ancak tercih edilmesini doğru bulmadığımı anlatmaya çalışıyorum. Yüzüme bakıyorlar, gözlerinin içine sinen acı, yüzlerine bakarak, onları teskin etmeyi mümkün kılmıyor. Hepimizin gözlerinin içinde, bastırılması kolay olmayan bir kin var, sokakta yürümekten başka suçu olmayanları katledenlere karşı!
CEVAPLAR KOLAY DEĞİL Bütün bunlara rağmen, idam cezasının sonuçları konusunda, dünyanın içi rahat değil, kimi hukuki yanlışların, idam cezasıyla birlikte cinayete dönüşebildiğini onlara anlatmaya çalışıyorum. İdam iyi bir şey değil ama 'Güngören'de ölen yavruların acısını dindirmeye karşılık gelecek başka bir ceza var mı?" diye soruyorlar. Kimi soruların cevabını bulmak kolay değil! İdama karşıyım ama bu acının dinmesine hangi ceza karşılık gelir, onu da bulamıyorum.