Ben tiyatro mektebine İzmir'de gittim.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Dramatik Yazarlık okumaya karar verdiğimde, etrafımdaki arkadaşlarım benimle dalga üstüne dalga geçmişlerdi. İlk dalga, kurulu düzenimi tiyatro okumak için bozmaya karar verdiğim içindi. İkinci dalga daha da sertti, tiyatro mektebi için bu kadar fedakarlık yapıp,
Dramatik Yazarlık okumamı hiç doğru bulmadılar. Yılmadım ama karar verirken yorulmadım diyemem.
İzmir'de tiyatro okumam konusunda, fikirlerini çok önemsediğim iki kişi bana şartlı destek verdi. İlki babam, vazgeçmeyeceğimi anlayınca, gitmemin belki de daha iyi olabileceğini söyledi. Diğeri şimdi
Star'ın Başyazarı olan o zaman Sabah'ta yazan Mehmet Altan'dı. Mehmet Abi uzun telefon konuşmalarımızda sabırla dinledi beni. Yaşayabileceğim hayal kırıklıklarını anlattı. En sonunda "
gidersen hayatının seyri tamamen değişir, dünyan büyür, senin için çok iyi olur" diyerek, kırılan umutlarımı tamir etti. Ben de 'gözlerimi kapatır gibi, yaptığım bütün işleri kapattım ve gittim.' Eeee şimdi pişman mısın diye sorarsanız, cevabım kesinlikle tek seçenekli; hayır, pişman değilim!
AKLIMDAN UÇUP GİTMİŞTİ Bütün bunları aklıma
Suna Pekuysal'ın ölüm haberi getirdi. İzmir'de okula başladığımız yıl, Yazarlık sınıflarının önünde kurulan sandıklarda, yılın en iyi sanatçısını belirlemek için oy kullanmıştık. Üç adaydan birisiydi Suna Pekuysal.
Ben oyumu ona verdim. Başka arkadaşların da vermesi için gönüllü bir kampanya yürüttüm. Şimdi utanarak söylüyorum, Suna Pekuysal'a hayranlığımın da ötesinde, bir vefa oyuydu benim kullandığım. O zaman, '
ölürse' diye aklımdan geçirmiştim. Şimdi
içimde hüzünlü bir huzur var.
Büyük sanatçıydı Suna Pekuysal, benim verdiğim oyun elbette esamesi okunmaz, ama bana, Türk tiyatrosunun bir duayeninin ardından,
onu anlayabilmenin haklı gururu nu yaşatır. Az şey değil emin olun! Yine İzmir'de öğrenciyken, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun kalabalık kadrolu '
Hasır Şapka' isimli oyunuyla turneye gelmişti. Utanmalı mıyım bilmiyorum ama o zamanda aklımı hep, '
belki bir daha izleyemem' düşüncesi kemirip durmuştu. Gerçekten de onu bir daha canlı izleme fırsatım olmadı. Atlarsam Pekuysal'ın ruhuna saygısızlık olur, 'Hasır Şapka'da onu öyle hareketli, öyle mükemmel bulmuştum ki,
yaşlandığı, ölüme yaklaştığı fikri aklımdan uçup gitmişti. Vefalı İzmir seyircisi oyunu, hayır Suna Pekuysal'ı dakikalarca ayakta alkışladı. Kaç kere tekrar tekrar sahneye gelmek zorunda kalmıştı hatırlamıyorum.
BAŞIMIZ SAĞOLSUN Suna Pekuysal'lı dizileri, filmleri, tiyatroda oynadığı rolleri bol bol yazacaklardır muhakkak. Ben sadece, '
Lüküs Hayat' operetinde aralıksız 14 yıl oynadığını hatırlatayım.
Suna Pekuysal, en verimli yıllarında hastaydı, ama hastalık hastası değildi. Karşımızda,
Ankilozan spondilik'ten iki büklüm olmuş gibi hiç durmadı, hep
sanatına, seyircisine saygısından, sürekli selam halindeymiş hissi uyandırdı bizde.
İşte o büyük sanatçıyı kaybettik, başımız sağ olsun, Allah rahmet etsin.