Bu sene
ÖSS sonuçlarının açıklanmasıyla başlayan tartışmadan, siz bir şey anladınız mı? Ben, sınavda başarılı olmalarını gerekçe göstererek, şampiyon çocukları linç etmek arzusunda olanların, epeyce fazla olduğunu anladım.
Bu
bir ruhi bunalım işaretidir. İki sebebe bağlanabilir.
Birincisi, memlekette yaşanan hiçbir şey güzel olamaz, es kaza güzelse berbat et, görev anlayışı. İkincisi, o yaşlardayken benim bile başaramadığım şeyi, iki çocuk tekrar tekrar nasıl başarabilirler, hayatı onlara zindan et içgüdüsü.
Bu tahlilimi destekleyecek örnek istiyorsanız, örnek çok! Pazar günkü Hürriyet'in, Sabah'ın, Akşam'ın ve bir sürü günlük neşriyatın birinci sayfaları,
sınav şampiyonlarını 'kınayan' başlıklarla dolu. Köşe yazarlarından da bu işe el atanlar mevcut. Hepsinin çocukluklarına inip, ÖSS maceralarını iyice dinlemek gerekir, psikolojilerini anlayabilmek için.
14 Temmuz günü
Radikal'de Nur Çintay'ın "
ÖSS skorcularına gıcık olmak" başlıklı bir yazısı var. Öğrenci yerine skorcu demeyi tercih eden Çintay, karışık duygular içerisinde kaldığını belli eden cümlelerle, başarıyı kınamaya çabalıyor.
"
Genç ve zeki çocuklar bunlar. Tabii ki başarılı olsunlar. Ama böyle hırs yapıp bi daha bi daha çentik hesabı tutmalar, imaj kampanyalarından alınan hazzı gemleyememeler filan, insanın hatırlatası geliyor: Ders notu, okul takdiri, ÖSS puanı, mezuniyet derecesi, bunlar bir yere kadar. Sonraki hayatsa başka bir şey." Nedendir bilinmez, Nur ablaları, sonraki hayatı; bu çocuklara büyük başarılarına sevinmeleri için, bir gün bile vermeden tartışmaya açıyor. Başarıya karşı böylesine büyük bir direnç, başka ülkelerde yaşanır mı; sanmıyorum. Demek ki, bu sistem yanlış! Okuyup, bir yerlere gelmiş kocaman insanların içinde bile bir kırıklık bırakıyor.
Hürriyet; "ÖSS birincileri tanıdık çıktı." Sabah; "İkinciliğe kızıp birinci oldular." Akşam; "Ödül avcıları" başlıklarıyla duyurmuşlar haberi. Bunlar bana, Türkiye'nin en zor ve en hayati sınavını kazanan çocukların başarı öykülerini anlatan haberlerin başlıkları gibi gelmedi. Sizce de çok çalışıp, tekrar tekrar başarılı olmak suç sayılabilir mi? Bence sayılmamalı.
Başkasının hakkını yemek meselesine gelelim, kesilecek puana razı olduktan sonra, sınava kaç kere istenirse girilebiliyor. O halde
işin içinde bir hukuksuzluk yok. Dershanelerin birincilik kazanan öğrencilerine hediyeler yağdırmasına gelince, benim adil olan bütün teşvik sistemlerine, ön yargısız bakmak gibi bir tavrım var. Dershaneler, para kazanmak için kuruluyorlar ve işleyişleri başarılarını daha pahalıya satmak üzerine, bunun garipsenecek bir yanı yok.
Belki de medya,
Kızıltepe'deki kopya çetesini, sınavdan sıfır çeken on binleri, yıllarca sınava girip başaramayanları konuşmaktan çekindiği için, başarılı çocukların üzerine giderek, onlara başarılarının bedelini ödettiriyor.
Medya çaresiz, başarısızlar daha kalabalık ve müşteri her durumda haklı! Şampiyonları da dershaneleri sevindirsin.
Karambole gelmesin sakın, otomobiller otomatik vites olacak.