Ülkemin beni şaşırtması aslında hoşuma gidiyor; her yanının ayrı bir dokusu, ayrı bir kültürü, ayrı bir havası, ayrı bir ruhu, ayrı bir görünümü var.
Geçen haftalarda önemli bir törenin sunuculuğunu yapmak üzere Türkiye'nin doğusuna, Kars'a gitmiştim. Tarihi İpek Yolu'nun üç ülke arasındaki demiryolu hatlarıyla hayata geçmesiydi konumuz...
'Serhat Şehri'nde bu kadar kültürel ve tarihi yerler olduğunu bilmiyordum, büyüleniyorum adeta... Dar zamanda hızlı bir turla şehri tanımaya çalışıyorum. Kars Kalesi, camiye çevrilmiş kiliseleri, Kars evleri, hamamlar, türbeler...
***
Masmavi gökyüzü, arada bulutlar... Rus mimari etkisinin egemen olduğu Arnavut kaldırımlı, çok kalabalık olmayan sokaklarda yürüdüm. Derken tavsiye üzerine bir oteli ziyaret ettim. "Git bak inanamayacaksın" dediler. Hakikaten de şok oldum. Bu şehirde insan böyle bir yer beklemiyor.
Özenle işlenmiş Kar's Oteli belli ki; yalın, sade, temiz, zevkli, modern, mistik...
Beyaz avlusuyla parlıyor. Manalı bir film karesindeyim sanki. Hele akşamüstü avluda modern çizgili masa ve sandalyelerde oturup içeceklerimizi yudumlarken, sanki Kars'ta değilim de Yalıkavak'ta keyif yapıyorum.
***
Lobideki duvarda gömme peç denilen tarihi çini bir soba var. Odalar tertemiz, geniş.
Her bir odanın adı Kars'ın bir yöresinin adını almış. Sarıkamış, Akyaka, Aras, Susuz...
Mutfak yöresel değil, bu da şaşırtıyor beni. İtalyan yemekleri ağırlıklı şık bir ortam; beyaz renklerin kucakladığı...
Ankaralı bir inşaat şirketinin başarısı burası, Güvensoy. Vizyonlarına hayran kaldım. Üstelik yan taraftaki alanı da almışlar, oteli büyüteceklermiş.
Kars'ta enfes bir butik otelde kalmak ve şaşırmak isterseniz burası harika. Güzelliği yazıma bir yansıdı, adeta şiirsel bir havada salıverdim kelimelerimi bugün...