"Şeriatçı Rambo" tanımlaması epey hoşuma gitti. Bir TV programındaki katılımcının adlandırmasıydı... Alparslan Arslan ile ilgili Danıştay saldırısı sonrasında estirilen havaya ilişkin nefis bir tanımlamaydı. Ergenekon iddianamesinde elbet en önemli konu, yakın tarihimizde ülkeyi kaosa sürüklemek için çoğu sol-Kemalist şahsiyetlerin öldürülmeleri ve kanlı saldırılar ile ilgili bağlantı kurmasıdır. Konu elbet daha çok tartışılacak, daha çok su kaldıracak, daha çok kişi için gerçek bir demokrasi sınavı olacaktır. Benim en çok psikolojisini merak ettiğim insanlar kendi yaşam biçimlerini koruduklarını düşünerek meydanlara doluşanlar... Bir aldatılmışlık hissi taşıyorlar mı acaba? Rejimi koruma adına, iktidarın karşı devrim diye nitelenen icraatlarına karşı çıkma adına, Atatürk ilkelerine sahip çıkma adına, ulusal bağımsızlık adına sokaklara çıktıklarında, kendilerine bu konuda duyarlı olmaları için önderlik edenlerin bugün bombalarla, cinayetlerle, saldırılarla isimlerinin yan yana anılmaları onlarda nasıl bir duygusal atmosfer oluşturuyor? Kesif bir aldatılmışlık duygusu mu? Darbe oluşturmak için yola çıkanlara omuz vermişliğin hayal kırıklığı mı? Yoksa gurur mu? Bazı aklı uçukların dediği gibi bunlar gidecekse darbeye razılar mı? Sahi Türkiye'de meydanlara dolanlar kadar darbeci var mı? O slogan atanlar, bugün darbe yapma amacıyla cinayet şebekesi kurmakla itham edilenlerin kürsülerdeki ateşli konuşmalarına ellerini patlatırcasına alkış tutmaktan dolayı yüreklerinin bir yerinde büyük bir yıkım duygusu hakim mi? Gerçekten o duyarlı insanlar bugün ne düşünüyorlar? O kadar merak ediyorum ki? Oysa esas kütleyi oluşturan pek çoğu kendileri açısından ne masum düşünceler ile bayraklarını kapıp o meydanlara dolmuşlar, hükümet ve beğenmediği kesimler aleyhine sloganlar atmışlardı. Ne kadar mutlu ve huzurlu dönmüşlerdi evlerine, yürekleri soğumuş, o vazifesini yapmış insanların keyfiyle yataklarına uzanmışlardı. Peki şimdi iddianameden kucaklarına dökülen o büyük büyük suçlamalar karşısında yine aynı iştahla meydanlara çıkma isteği içlerine doluyor mu? Her şey ne kadar da güzel ve kutsaldı!.. O kadar da bayrak alıp meydanlara çıkmışlardı... Demokrasiyi kurtarıyorlardı!.. Rejimi koruyorlardı!.. Cumhuriyet'in kazanımlarını yok etmek isteyenlere karşı cansiperane mücadele ediyorlardı!.. Danıştay saldırısına duyarlı tepkiler veriyor, molla yönetimlerine özenenlere muazzam mesajlar yolluyorlardı!.. Karşı devrim yapan mevcut iktidara her fırsatta "kaş kişi olduklarını" gösteriyor, meydanların boş olmadığını haykırıyorlardı!.. Eeee, şimdi ne olacak? Ergenekon davasında mahkeme heyeti iddianamenin küçücük bir parçasını bile kabul edecek olursa tüm bu kutlu mücadelelerini nereye oturtacaklar?.. Yanıldıklarına mı yanacaklar, dolmuşa kolay bindirildiklerine mi?.. Kürsülerde onlara laiklik, Atatürk ilkeleri, rejim kaygıları enjekte edenlerin gerçekte silahlarla, bombalarla, cinayetlerle onları sokaklara döktüğü gerçeği mahkeme kararıyla kesinleşirse duyarlı vatandaşlar ne yapacaklar?.. Dağdaki çobanla oyunu bir tutmayacak kadar kendini üstün, entelektüel, ayrıcalıklı, becerikli, donanımlı, kültürlü sayanların aslında en hafifinden kolayca dolmuşa bindirilecek kadar kandırılmaya müsait olduklarını anlamları bünyeye nasıl yansıyacak acaba? Bunları merak etmiyorum dersem, yalan söylemiş olurum.