Geçen gün Foto Muhabirleriyle ilgili yazınca meslektaşlardan çokça sayıda teşekkür notu aldım. Aralarında en değerlilerinden biri Foto Muhabirleri Derneği'nden gelendi. Belleğim beni dernekle ilgili yolculuğa çıkardı hemen. Sonra kurucu meslektaşlardan Bülent Hiçyılmaz kardeşimin çabalarını anımsadım. Bakın nasıl anlatıyordu o harika günleri Bülent:
YAKLAŞTIRMAYIN ŞUNLARI Yıl 1982. Devlet Başkanı Kenan Paşa ve Konsey Üyeleri ile birlikte Gölbaşı taraflarında ağaç dikme töreninde bir grup foto muhabiri görevdeyiz. Bir kargaşa yaşandı. Her zaman ki gibi en iyi görüntüyü yakalama yarışı ve bunun neden olduğu itiş kakış. Bilinen görüntüler ve seslerin yükselmesi sonrası Ersin Paşa'dan, biraz sert bir tonda "Bu fotoğrafçıları fazla yaklaştırmamak lazım" şeklindeki ifadeyle azarımızı işittik.
KESİN KARAR Rahmefli Rafet Hüner ustamız çok duygusaldı. İşittiğimiz o sözler en çok onu yaralamıştı. Mesleğimizi ve kişiliğimizi artık korumanın, yaptığımız işin önemini anlatmanın artık zamanı gelmişti. Bunun çözümü de örgütlenmeden geçiyordu.
Yaklaşık bir hafta sonra Rafet abiyle kesin kararımızı verdik. Dernek kuracaktık. Geçici Başkanımız hepimizin can dostu Rafet Hüner oldu. Ancak belli bir adresimiz, paramız yoktu. Kuşkusuz daha yolun başındaydık. Dernekler Masası'ndaki samimi dostlarımız, bizi iki yıl idare etti. Dernek adresimiz çoğu zaman espri konusu olan, benim tosbağa olarak bilinen WW marka arabamdı.
TOPLADIK DÜZENLEDİK İlk icraatımız bir sergi düzenlemekti. Atatürk'ten Evren'e Cumhurbaşkanlarımız isimli bir sergi açmayı planladık. Ve açtık da. Sergide 6. Cumhurbaşkanı Sayın Korutürk ve 7. Cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren'i ilk kez bir araya getirerek, aynı zamanda gazetelere manşet olduk. Böylece ismimizi de duyurduk. Kenan Paşa bu sergide bize "Bu fotoğraflar burada kalmasın. Bunu bir kitap haline getirin" talimatını verdi. Çalışmalara başladık. Fotoğrafları toplayıp Ajans Türk Matbaası'na rahmetli Necdet Evliyagil abimizin yanına gittik.
ARTIK HER YERDEYİZ Proje çok hoşuna gitti. Hemen kitabı basacağını söyledi. Çok sevinmiştik. Çünkü hiç paramız yoktu, kitapları satıp parasını matbaaya ödeyecektik. Ancak Necdet abi, bizden senet istedi. Biz de dernek adına senet verebileceğimizi ifade ettik. Necdet abi ise, "Ben sizi tanırım. Senedi de şahsınızdan alırım" dedi. Şahsımıza ait senetleri imzaladık ve önsözünü rahmetli Afet İnan'ın yazdığı kitap öyle basıldı. Türk basınına kalıcı bir eser kazandırarak, seçkin bir meslek örgütü olarak basın dünyamızdaki yerimizi de aldık.