Transfer sezonu sektörün bütün kesimleri için heyecan doludur. Gelenler gidenler, uygun yer adamları, uygun olmayan ve giden topçular, teknik açıdan uyumlu kadro adamlar, açısı uyumsuz pahalı teknik direktör isimleri uçuşur havada. En sonunda en ucuza kapattıklarımıza fit oluruz.
Bu kez Fenerbahçe'de öyle olmadı. Avrupa Şampiyonu ekibin başındaki teknik adamı Sarı-Lacivertli ekibin başına getirdiler. Dede her şeyden sorumlu olacak. Bunu dağıtmak için mi nedir -dede oluşunun yarattığı havayı- futbolculardan fazla koşuyormuş antrenmanlarda. Antrenmanın görmediğimiz taraflarını bize yedirmeye mi çalışıyorlar acaba? Usta şöyle yapıyor olabilir mi? 70 yaşın bacaklarına yüklediği enerjiyi -ne kadarsa- tüketip ama etrafına bir sinerji dağıtarak bitiriyor olabilir mi? Yağmur çamur ortamda fotoğrafları var. Bağırıyor, uyarıyor, çağırıyor, elinde bir antrenman malzemesi var onu bir yerden bir yere taşıyor... İlginç bir adam bu "Dede!"
Konuşurken kardeşim derim, hafız derim, usta derim... Beni konuştuklarıma yakınlaştıracak ne varsa söylerim o anda. Konuşuyorsam bir sebebi vardır elbet. Bundan sonra Fenerbahçe'nin teknik adamı için 'Dede' diyeceğim. 'Moruk' diyen de oluyor bazen. Etraftan duyuyorum. Gencecik insanlar birbirlerine bir seslenme ünlemi olarak kullanıyorlar bu 'Moruk' lafını. Neyse; O 'Dede' bir şeye vurgu yapıyor çalışmaya başladığı günden bugüne; disiplin! Bünyede biraz tahribat yaratacak gibi duruyor bu sözcük. Sözcük tabii ki durduğu yerde dursa sıkıntı yaratmaz. Ama işte... Disiplin iyidir bizim için. Sıkı tutacaksın işi. Bir ekip gevşedi mi bir daha zor toparlanıyor bizim memlekette. İşi sıkı tutacaksın ki balık baştan kokmasın. Peki sorun bununla çözülüyor mu? Yani disiplinin kendi disiplini var mı bu memlekette? Yani sektörün kendisine ait bir disiplin edinebilmesi için toptan ve tümden bir disiplin tanımlaması yapmamıza gerek yok mu sizce? Futbol disiplini? Olabilir. Alp Disiplini gibi bir şey oldu gerçi. Kayak sporu için kullanılıyor. İnsanın insani disiplinlerinin tümü için bir isim koymak gerekir oysa.
Bu disiplin işinin bir iyi yanı var ki; o saate kadar tanımadığınız kim varsa onu öne çıkarır. Nasıl yapar bunu? Herkesi eşitler öncelikle. Herkes diyorum; çünkü ayrım yapmaksızın işlemesi gereken bir dişli gibidir disiplin. Bu eşitlenme ortamında yeteneklerin ortaya çıktığı bir süreç başlar takımda. Ne zaman kadar? İlk yenilgiye kadar.
Hah! Sorun burada işte; o yenilgiden sonra ne olacak. Tam kadro takımı teslim ettiğiniz teknik adamın işin başında yanında durduğunuz o biraz sakıncalı kelime için sonradan nasıl davranacaksınız? İlk yenilgiden sonra diyorum...