Bu şarkı çalmaya, sen söylemeye başlayınca bir tuhaf oluyorum biliyor musun. Çok yazmak istedim o Haziran günü seni nasıl kaybettiğimizin öyküsünü. Şöyle bir şey söylemiştin hastanedeki odanda, ellerine dayadığın başını zorla yukarıda tutarak; "Ha bu hastaluğumdan hiç memnun değilum!" Şaka! Şaka gibiydi hastalık sende. Şaka yapıyorsun sandım önce. Çok ciddiymişsin.
En sert mevzuları bile nasıl geçiştirdiğimizi, hangi sözcüklerin üzerine basarak başka bir boyuta geçtiğimizi anımsıyorum. Anımsadığım ne varsa / acıya dönüktür yüzü. Ve unutma benim güzel kardaşum; "Ne varsa yaşanılmış ve paylaşılmış / yasak bir kitap gibi durmakta şimdi ve sımsıcak durur anılar / sımsıcak ve boynu bükük!" Evet yasak bir kitap gibi anılarımız. Duruyor Karadeniz'in kıyıcığında Faroz'a gün batımına karşı.
Şöyle bir şeyler söylemiştin bir konserinin başında: Vigzartu, e ho, a gunze gzaşi cin cevorertu. -Aynen şöyle demekti: "Denizin Çocukları" hoş geldiniz!.. Nasıl etkilenmiştim, bilemezsin. Gurbetteydim ve bize "Denizin Çocukları" diye seslenen bir genç vardı sahnede...
Güzeldi, geldi geçti. Şöyle demişti Kazım; "Hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar'a, ateş hırsızlarına, Ernesto 'Che' Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz... Her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."
Şimdi dilimden bir şarkı gibi dökülen sözcüklerin peşindeyim; Bir Yerdeyim, Anılar Düştü PeşimeArdı ardına geliyor şarkıların ben geceye durunca. Lazlar var oturduğum yerin alt ve üst katlarında. O ana kadar bağıra çağıra konuşan o Lazlar; uzun eğiri burunlu insanlar! Senin şarkıların başlayınca; o ince keman sesiyle girince türkülerin sus pus oluyorlar. Sus pus oluyorum aklıma sen gelince. "Ben seni sevduğumu!"diye başlıyorum "dünyalara duyurdum!" Akranların soruyor zaman zaman. Nasıl bilirdiniz? Diye. O laz fıkrasındaki tiradın geliyor aklıma gülümsüyorum. Cemil Usta geçiyor yanımızdan, Ali Kemal, Şenol Güneş o dimdik duruşuyla. Saygı duruşundayız Karadeniz'e karşı; bordo-mavi.
Sonra güzel kardaşum benim sonra; Zugaşi Berepe... Zugaşi Berepe...
Söyle şimdi ben de diyeyim...
Gecikmiş bir mektuptur bu. Elimin deymediği...