Televizyondaki program sunucularının elinde bir dil gelişiyor ki sormayın gitsin. Ağdalı, ağzı gözü kaydıra keydire, içten olacağım derken yapaylaşan bir dil... 'Komik' diyeceğim değil. Trajik diyeceğim dile ayıp edeceğim. Olsa olsa trajikomik olacak... Sadece televizyonda mı oluyor. İşte ünlülerin komik-trajik halleri;
Bakın neler oluyor o anda ve canlı çekim yapılan mekanlarda, ortalamanın ne olduğuna. İlk anekdot Sultan'dan; "Çok sakarımdır. Bir şeyleri devirip kırmalarım neyse de, düşmelerim meşhurdur. Bir gün Galata Köprüsü üzerinde film çeviriyoruz. Benden başka yürüyen yok. Filmi Atıf Yılmaz yönetiyor. Komut verdi ve ben üzgün, sevgilimi anımsayarak yürürken koca köprünün üstünde minicik demir parçasından bir çıkıntı varmış ona takılıp düştüm. Yeni bir çekime başlandı. Ve ben üst üste üç kez daha düştüm. Ben dahil herkes gülmekten öldük.'
Sıra Afrodit'in; -Banu Alkan- Bir balık restorantına gitmiş. Büyük akvaryumun karşısına geçip garsona akvaryumda yüzen balığı gösterek sormuş: "Şey... Acaba bu balık taze mi?" Eh Baba durur mu: -Müslüm Gürses- 'Bir sabah eşi Muhterem Nur'a radyoyu açmasını söylemiş. Bir süre sonra radyodan yükselen şarkıyı pür dikkat dinlemiş. Eşine dönerek hayretle sormuş sonra; "Ya Muhterem ne güzel şarkı yapmışım. İyi de ben bu şarkıyı ne zaman söyledim?" Muhterem Nur yanıtlamış:"İyi de hayatım şarkıyı söyleyen sen değilsin, Hakan Taşıyan" Ömrün uzun olsun Baba... Levis, 501 modelini Türkiye'ye yeni getirmiş. Türkücü Burhan Çaçan da modaya uyacak. Pantolon almak için mağazaya gitmiş, 501 modeli almış ve kabine girerek seslenmiş: "Kardeş bu dar geldi. Bunun 502'sini verir misin?"
Ece Erken bir sabah programına şarkıcı Kader'i konuk etmişti. Ve şarkıcıyı Sezen Aksu'nun şarkısındaki şu sözlerle anons etti: "Kader, kahpe kader ağlarını ördün müüüü?" Bu olaya şarkıcı da stüdyodaki seyirciler de çok şaşırmıştı. Şaşırmak şöyle dursun Kader ağlamaklı getirmişti programın sonunu.
Bir trajikomik durum da Kadırgalıdan; Seda Sayan bir sabah elleri belinde programını sunuyor. Canlı bağlantı oluyor ve Sayan soruyor;:
- Alooooo kiminle göröşüyoruz.
- Ben Mustafa,
- Naber lan Mustafa? Nerden arıyosun bizi?
- Şişli'den.
- Ne iş yapıyon lan Mustafa?
- Belediye başkanıyım!!! (Mustafa Sarıgül)
E ben ne diyeyim ki? Bu ne aymazlık bu ne düzen tertip bilmezliktir çözemedim ben. Mizah yerle yeksan, edebiyat desen bacadan uçup gitmiş. Küfürsüz kafirsiz konuşmayan bir millet olduğumuzu biliyorum. Alfabenin başlangıç harfleri küfür-nitaz edebiyatının incileriyle dolu. Sorun o şahsın belediye başkanı çıkmasında değil bağlantı yapanla stüdyo içinin bağlantı kurma biçiminde değil mi sizce?
Bir şarkı vardı:'Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz / konuşuyoruz ama anlamıyoruz!' Birbirimizi anlamak için yeni bir dile ihtiyacımız olduğu doğrudur!
Yeni bir dünya kurulmuş ve biz içinde yerimizi almıştık ama ne oldu ki böyle?