Bu sene turizmle ilgili büyük büyük laflar duyuyor musunuz hiç? Ben duymuyorum! Belki de turizmciler,
"büyük lokma ye, büyük laf konuşma" düsturuyla bu sezonu geçirmeye karar vermişlerdir.
Zaten
'hepsi dahil' şeklinde formülleştirilen '
hepsi beleş' uygulaması çıktığından beri, turizmin ensesine kene yapışmış gibi oldu ki, Allah kurtarsın. Serbest piyasa literatüründe rekabet olarak adlandırılan, 'birbirini yeme yarışı' kızışınca, 'o da beleş bu da beleş yarışı', bir baktık ki 'hepsi beleş' şekline dönüşmüş ve Türk turizmini topyekun yakmış. Anlayacağınız rekabet edene de yazık oldu, rekabet edilene de!
Sadece bu hatalı satış yönteminin doğurduğu bir mutsuzluk hali diyerek, sükuneti açıklamak mümkün görünmüyor.
Sahillerimizden çıt çıkmıyor yahu! İnsanın,
'huuu orada mısınız?' diye bağırası geliyor.
Oysa bizim için turizm, sanayi kadar önemli. Açık veren bütçemizin ferahlatılmasında,, işsizliğin azaltılmasında, ekonominin canlanmasında sektörün yeri tartışılamaz. Doğru ya, bu önemli faaliyetin ne alemde olduğunu bilen yok!
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın televizyonlarda yaptığı kısacık konuşmalar, turizm beldelerine yönelik almayı planladığı tedbirler, meselenin kamuoyunda konuşulması için yeterli olmuyor. Bu yıl başlattıkları '
müze kart' uygulaması bile, ortamı köpürtemedi. Bütün vatandaşlar suçluyuz,
müzelerin topuna 20 liramızı kıyamadık.
Bütün bu söylediklerimden, Türk turizminin çöktüğünü kastettiğim sanılmasın. Hem yatak, hem de koltuk sayısı açısından geldiğimiz nokta yadsınamaz. Ben sadece bu sezonun inanılmaz renksiz geçtiğinden bahsediyorum. 'Sezon açıldı heyyy millet herkese kutlu olsun.'
'Alanya'ya bir sürü mutlu Hollandalı geldi haberiniz olsun' denmediğinden bahsediyorum. Coşku yok coşku!
Oysa geçirdiğimiz günler tam tatil günleri. Şimdi her türlü olanağı sunan güzelim ülkemin turizm seçenekleri,
dağlara taşlara anlat ılmayacak da ne zaman anlatılacak? Umursayan yok! Bizim gündemimizde; Ergenekon, mahkeme, kapatma davası, hukukta son durum tartışmalarından başka bir şeye yer yok.
Hesaplar ortaya çıktığında; tam sezonunda bile turizmi konuşmamamızın, memlekete verdiği zararı görmüş olacağız. Lakin vakit de geçmiş olacak.
İstanbul'dan Antalya'ya, Bodrum'dan Kapadokya'ya;
denizden, tarihe Türkiye'nin gezilecek yeri mi biter?
Elimizde var olanı iyi değerlendirmek zorundayız. Hem ülkemizi tanıtmak hem de ekonomimizi güçlendirmek için.
Her şey seyrinde yürüse, bu yazının konusu yaz değil kış turizmi olurdu. Unutulduysa hatırlatalım.
2011'de Dünya Üniversiteler Arası Kış oyunları Erzurum'da yapılacak. Süre kısalıyor altyapı çalışmalarında planlama dışında büyük bir ilerleme yok. Bu vesile ile, dünyanın en güzel doğal kayak pisti Palandöken'in tanıtımına yönelik tek bir çaba bile yok.
Türk turizmi fırsatları tepen değil, imkanları kovalayan politikalarla büyür. Yoksa bütün bunları konuşmak için, davaların bitmesini mi beklemek gerekiyor?