Güne normal bir insan gibi başlayabiliyor musunuz? Cevabınız 'evet'se, televizyonunuz kapalı demektir. Ayrıca gazetelerin de sadece ilaveleriyle idare ettiğiniz anlaşılıyor. Hayatınızın nasıl ters-yüz edildiğini anlayabilmeniz için, azıcık sükunete ihtiyacınız var. Kendinizi bir mengenenin tam ortasında, sürekli sıkışıyor hissediyorsanız, korkulacak bir şey yok, geçirdiğiniz travma, size özel değil topluma malolmuş durumda. Filozoflar, 'hayat çelişkilerle doludur' buyurmuşlar ya, bugünü görselerdi halt ettikleri anlarlardı. Çelişkinin kralı, günlük hayatımızın sıradanları haline geldi çünkü. Hayatımızın neredeyse tamamını kapatan, Ergenekon soruşturmasına bir bakar mısınız? Taraflar sürekli kendilerini haklı çıkarmak için, üzerimizde çalışıp duruyorlar. Bir kesim; bu çok tehlikeli çetenin, bizi mahvetmek için ne hin planlar yaptığını söyleyip duruyor ve bu meseleden başka bir şeyi aklımızdan geçirmenin bile hainlik olacağına bizi ikna etmeye çalışıyor. Diğer taraf, bu safsatalar akıl dışıdır diyor. Buna inanmanın saflıktan da öte bir aptallık olacağını öne sürerek, 'bunlar kendi çıkarları için, ülkenin en saygın adamlarını iftiralarıyla yok etmeye çalışıyorlar' diyor. Üzerimize bu kadar gelinmesine bir anlam verebiliyor musunuz? Gerçi bu konuda benim bir fikrim var, kimi yazılarımda meselenin ihmale gelmeyeceğini söylüyorum. Ama sürekli, hiç durmadan, "Ergenekon'dan ötesi yalan" der gibi başımızın üzerinde boza pişirenlere de, 'biraz durun yahu' demek istiyorum. Sadece Ergenekon gerçekse; elektrik zammı, kira artışı, sokaktaki şiddet, üniversite sınavını kazanmak için çalışmaktan beyni yara bere içinde kalan çocuk, milletimizin ilkokul dördüncü sınıf ortalamasında bir eğitime sahip oldukları yalan mı? Doğrudur; gerçek anlamda olgunlaşmış demokrasi, bütün bu dertlerin de ilacıdır. Tamam da efendiler, bu ilaç hastaya ulaşmadan, bizimki tahtalı köyü boylayacak gibi görünüyor. Abarttığımı düşünüyorsanız, evimizde kaynamayan tencereden daha fazla kendimize dert edindiğimiz, hukukun siyasallaşıp siyasallaşmadığı mevzusuna bakın. Her taraf, her davada başka bir şey söylüyor. Aynı kişi, hukukun hem siyasallaştığını, hem de siyasallaşmadığını savunuyor. Çelişki ama garip değil. Geçen yazmıştım, hukukla hukukçuyu karıştırıyoruz. Hukuk elbette hepimize lazım. Ama ev, araba, iyi bir yaşam standardı, kalp krizi tehdidini azaltmak hiçbirimize lazım değil mi? Onlar da lazım diyorsunuz ama ortalıkta konuşulanlara bakılınca, beni kafanızdan savmaya çalışıyormuşsunuz gibi geliyor. Anlatmak istediğim şudur; ülkemizde demokrasinin varlığına emin olamadığımızdan, adalet terazisinin tam dengede olduğuna kanaat getiremediğimizden, meselelere müdahil olmamız gerektiğinden çok daha fazla bulaşıyoruz. O zaman da gerçekten önemli olan konular, bizim yaşamsal gereksinmelerimizin önüne geçiyor. Anlayacağınız; toplumu kurtaralım derken, kendimizi berbat ediyoruz.