Dalış yapan okurlarım bilirler; bambaşka, apayrı bir dünya var denizin altında, başka bir gezegene gitmiş gibi hisseder ilk dalan her insan kendini. Dalgalarında güneşin doğuşunun en muhteşem yansımalarını seyrettiğimiz, gündüz içimizi kıpır kıpır edip, gece de ay ışığı vurduğunda tüm romantik duygularımızı ayağa kaldıran deniz, karadaki canlıların her hücresi için ayrı ayrı gerekli olan birçok mineralin de zengin kaynağı. Yalnızca mineralleriyle değil, sonsuz bitki örtüsüyle de şifa kaynağı. Precelsus'un "Tüm dağlar, tepeler ve otlaklar birer eczanedir" sözünü çok severim ama sanırım buna 'denizler' kelimesini de eklemek gerekiyor. Denizden en çok fayda gören hasta grubu sedef hastaları. Deniz ve güneş, kontrollü ve bilinçli faydalanıldığında sedef hastalarına çok fayda sağlar, bunda tatil yapıyor olmanın ve iş stresinden uzaklaşmanın da etkisi yok değildir elbette. Denizdeki birçok dengeli organik asit ve mineral, sedef hastalığında görülen ciltteki pulların yumuşamasına ve nazikçe atılmasına yardım eder. Bu hastalık, bağışıklık sistemi ile ilgili bir sorun olduğu için dıştan hiçbir müdahele elbette tek başına hastalığı tedavi etmez ama, yaralarının hiçbir ilaç kullanmadan geçiyor olması hastalara 'moral dopingi' yapar, moral de bağışıklık sistemini olumlu etkilediği için uzun vadede hastalığın gidişatını da olumlu etkiler. Sonuçta, birçok sedef hastam bana, 'anamnez' yani tıbbi öykü ve sorgulama sırasında denizin yaralarına iyi geldiğini söylemiştir. Yosunlar, denizin bize sunduğu sonsuz nimetlerden. Tarih boyunca kullanımı da oldukça eski, hem ilaç hem de kozmetik olarak kullanılmış yıllarca. Bazı kabileler yosunu günlük beslenmelerinin bir parçası yapmışlar, en eski kaynak ise Aztekler tarafından 1524 yılında tüketildiğine dair. Birçok yosun türü için ayrı ayrı yapılmış yüzlerce bilimsel çalışma var. Çoğunun ortak sonucu ise şu; yosunlar doğadaki en zengin klorofil, demir, çinko, bakır ve magnezyum kaynaklarından. Ayrıca çok yüksek dozda B12 vitamini içeriyorlar ve bu özelliği onları jeteryanlar için çok kıymetli bir besin takviyesi yapıyor çünkü B12 çoğunlukla hayvansal gıdalarda mevcut ve merkezi ve çevresel sinir sisteminin sağlıklı olması için en önemli vitamin. Yosunlar, içerdikleri yüksek kalitede protein oranıyla da soya fasülyesiyle yarışacak düzeyde. Aynı zamanda çok kuvvetli antioksidan özelliğe sahipler ve bugün kuvvetli antioksidanlar, birçok kronik dejeneratif hastalığın tedavisinde destek ürün olarak kullanılmakta. Tüm bu başdöndürücü özellikleri, bu mucizevi deniz nimetini NASA astronotları için tablet besin olma yönünde de aday yapmış. E vitamini için de çok zengin bir kaynak yosun, bu vitamin yağda eriyen bir vitamin olduğu için çoğunlukla sıkı zayıflama dietleri sırasında eksikliği görülebiliyor. Zayıflama programlarında da benim destek olarak önerdiğim bir besin takviyesi, ayrıca selülit probleminde lokal olarak uygulanması oldukça başarılı sonuçlar veriyor. En yaygın tüketilen deniz ürünü olan balığı hiç yabana atmamak gerekir. Tüm balık çeşitleri ve hemen hemen tüm deniz ürünleri önemli fosfor kaynakları. Fosfor, hücre çalışması ve enerji üretimi için vazgeçilmez bir element. Saç, cilt ve tırnakların yapısına girdiği için sağlık ve güzellik için vazgeçilmez. İyot, tüm vücut metabolizmamızın orkestra şefi olan tiroid bezinin çalışması için şart olan bir mineral. Kemik ve diş yapılanması için elzem mineral florun da kaynağı deniz. Somon ve hamsi balığı ise son yıllarda gündemden düşmeyen 'gözde yağ asidi' Omega 3'ün en zengin kaynakları. Omega 3'ün faydaları saymakla bitmiyor, birçok kronik dejeneratif hastalık ve hatta kansere karşı koruyucu. Güçlü bir bağışıklık sistemi, sağlıklı bir cilt, sağlıklı bir beden istiyorsanız düzenli olarak tüketin. Sağlıkla kalın, size emanet bu bedene iyi bakın.