Diyor ki; "Gönül elbette cezaevleri olmasın, hele de kadınlar, analar mahkum olmasın istiyor ama ne çare. Bu hanımlarımızın çocukları da yanlarında kalmak durumunda. Bazıları ise tutuklulukları esnasında doğum yapıyor. Biz devlet olarak, bakanlık olarak her türlü imkanımızı zorlayıp iyileştirmeler yapıyoruz. Ancak sivil inisiyatiflerin katkısı hem moral destek hem de çok yararlı oluyor.
HER YÖNDEN YARARLI Takvim Gazetesi'nin genç yöneticilerinden sayın Hicran Aygün de burada bir kampanya başlamasına önayak oldu. Zorunlu olarak tutukevinde kalan çocuklarımıza hem sağlık yönünden hem de eğitimlerini, sosyal gelişmelerini sağlayacak pek çok destek bulmamıza vesile yarattı. Kendisine ve onun şahsında TAKVİM'e bakanlığım adına teşekkür ederim."
YA NE OLUR? İşte Adalet Bakanı'nın Hicran ve becerdiği iş için söylediği halisane sözler bunlar.
Bizim içimize çöreklenen hicran ise el kadar bebelerin, hap kadar çocukların ne olup bittiğini bile çözemedikleri şu dönemlerde gözlerine, yüzlerine, beden dillerine doğaçlama yolla sinen hüzün ve kırgınlık. Onları o halde görünce insanım diyenin sinesinde yare açılmaz da ne olur?