Almanya maçının en belirgin özelliği, takımımızın turnuva boyunca en iyi futbolu sergilemiş olmasıdır. Çeyrek final maçından beri gündeme oturan sakat ve cezalı oyuncularımız dolayısıyla kadro sıkıntısı yaşama ihtimalini Almanya karşısında sahaya çıkan çocuklarımız bize yaşatmadılar. Talihin acı bir tecellisi ile, ne yazık ki en iyi futbolumuzu ortaya koyduğumuz maçta rakibimize kaybederek Avrupa Şampiyonasında ilk defa final oynama hayaline veda ettik. Zaman zaman Fatih Terim'in bir taktisyen mi yoksa bir motivasyoncu mu olduğu yönünde sorular medyamızda yer buluyor. Önceki gece sahada izlediğimiz milli takım her yönüyle Fatih Terim'in motivasyon atölyesinden geçtiğini belli ediyordu. Besbelli ki bu çocuklar maçtan önce soyunma odasında psikolojik olarak bu maçı kazanmışlardı. İlk dakikalarda, saha dışındaki tüm olumsuz faktörlere rağmen oyun lehimize gelişti. Ancak Almanların golün hemen ardından beraberliği bulması baskın taktiğimizin sonu oldu. Yine de emin olun ki Semih'in skoru 2-2'ye getiren hınzır golü bile rakibimizin başından aşağıya kaynar sular dökülmesine yetti. Emin olun ki maçı seyreden herkes Semih'in vuruşuyla akıllarından 'Eyvah Türkler yine geliyor' diye geçirdiler. Almanların skoru 3-2'ye getiren golünden sonra zamanın hızla tükenmesiyle artık takımımızın pek fazla yapacak bir şeyi, kullanacak bir kozu kalmamıştı. Yenilmemize rağmen bu maçı futbol tarihimizin önemli anlarından biri olarak hafızalarımıza kazıdık. Elbette ki finalde Almanların yerine biz oynasak çok daha güzel olurdu. Yine de milli takımımızın bunu başarmak için yüreğini ortaya koyduğunu seyretmek güzeldi. Oyuncularımız finale çıkamamanın üzüntüsüyle ama ortaya koydukları mücadelenin gururuyla, başları öne eğilmeden sahayı terkettiler. Bu başarıda payı olan herkesi tebrik ediyorum.