Antalya, ülkemizde en çok yabancı turist çeken yer. Hatta yurtdışında yabancılara sorduğunuzda, bazıları Antalya'yı İstanbul'dan daha iyi tanıyorlar. Hal böyle olunca, Antalya'ya yapılan turistik yatırımlar da her geçen yıl artıyor. Devasa tesisler birbiri ardına açılıyor.
Turizm Bakanlığı'nın 2008 yılı hedefi 20 milyon turist ve 25 milyar dolar gelir. Yıllar önce kim bu rakamları telaffuz edebilirdi ki? Hatırlarsanız Turizm eski Bakanı Bülent Akarcalı 1985 yılında '1 milyon turist bekliyoruz' diye beyanat verince ertesi gün gazete manşetleri 'Atma Bülent' şeklindeydi.
Bence önümüzdeki yıllar için turist sayısı hedefi iki katına bile çıkabilir. Ama gelir için aynı olumlu tabloyu çizemeyeceğim.
Akdeniz çanağında böylesine doğal güzelliklere sahip bir ülke daha yok. Eksileri yok mu? Malesef var. Mentaliteden kaynaklanan görgü eksikliğimizin yanı sıra, kaliteli eleman sıkıntısı var. Koca tesisler yapılıyor, milyonlarca dolar para yatırılıyor, mimarlar çalışıyor. Ama tesisi işletirken, müşteriyi iyi hissettirecek düzgün servis elemanı yok.
Yazın sezon dolu geçerken iyi de, kışın elemana ekmek yok. Bu da düzenli olarak eğitim almış personel sayısının makul seviyede olmamasına sebep oluyor. Antalya'da yeterli turizm okulu bile yok.

SOSYAL HAYATIN ÖNEMİ
Otelin dışına çıkıldığında etrafta başka bir şey olmaması da, yüksek kaliteye alışmış, sofistike hayat tarzına sahip kişiler için burada tatil yapmama sebebi. Güney Fransa, İtalya veya Yunanistan neden bizden onlarca kat daha çok turist çekiyor? Çünkü tesis konseptini tamamlayan, etrafta keyifli restoran ve barlar var da ondan. St. Tropez ufacık haliyle nasıl her sene dünyanın en zenginlerini çekiyor? Sosyal hayat, para harcayan turistin öncelikleri arasında. Öyle bir atmosfer yaratılmalı ki, insan verdiği zamana ve paraya acımasın.
Mesela, Antalya Havaalanı'na geliyorsunuz; tek gişenin bulunduğu otoparktan yarım saatte çıkamıyorsunuz. Zaten adam bir kaç günlüğüne kafa dinlemeye kaçmış, daha ilk baştan keyfini kaçırmamalı, değil mi?
Sektörlere genel olarak baktığımızda, her birkaç yılda bir, gündeme göre, farklı iş alanları ön plana çıkar.

HERKES YENİLİK PEŞİNDE
Türkiye bir zamanlar tekstil cennetiyken, şimdi Çin ve Hindistan ile yarışıyor. İhracatın önemli kalemleri otomotiv ve demirçelik sanayi için bile Çin tehdidi başladı. Her ürüne el atan Çinliler, ucuz otomobil bile yapmaya soyundu.
Markalaşamazsak veya yüksek teknoloji sunamazsak, dünya ile rekabet edemeyiz. Kimse durmuyor. Herkes yenilik peşinde. Bu devir, fark yaratanların devri. O yüzden bu kadar doğal ve kültürel güzelliklere sahipken, turizme yatırım yapmaya gönül vermiş yerli ve yabancı yatırımcılar varken, bu sektörün değerini daha iyi bilelim. Hem devlet, hem vatandaş, hem işadamı bunun farkında olsun. Devlet tesisler için altyapı sağlasın, yol yapsın. Esnaf ve vatandaş turist kazıklamaya çalışmasın; hatta mümkünse tecavüz etmesin. O noktaya bile geldik malesef.