En adi saldırı, hasmın ailesi üzerinden yapılan saldırıdır. Hele bir de yalan dolan katarak saldırırsanız, kin ve nefret sözcükleri, sizin için hissedileni tanımlamada yetersiz kalır.
Bu işi mahalle arasında komşunuza yaparsanız, büyük ihtimalle kan çıkar. Bu ülkede yaşayan nerdeyse hiç kimse; ailesine yapılan, yalan dolanla dolu, adice bir saldırıyı konuşarak halletmeye yanaşmaz. Bu topraklarda bu iş böyledir.
Şehirde ismi bilinen birisinin başına gelirse böyle bir şey; konu büyük bir hızla dallanıp budaklanır.
Ailenin deli civanları dizginlenemez bir saldırma içgüdüsüyle dolar. Fırsatını bulursa da, mahkeme kararından önce, acılarını hafifletecek darbeyi vuru verirler. Büyük ihtimalle de sonu belirsiz, hiç istenmeyen sonuçlar doğar.
Mesnetsiz, ispatsız, iki kişi arasında yapılan görüşmeyi, iki tarafa da teyit ettirmeden; köşelere, manşetlere taşımayı, açıklayacak bir kavram yok.
Asparagas hafif kalır. Çünkü aspara, her şeye rağmen bir kıvırma noktası bırakılır. Buna iftira demek de yetersiz olur, çünkü çok geniş bir frekansa yayıldığı için, bırakacağı hasar, iftira sınırlarının çok ötesinde kalır.
Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Vatan ve Birgün Gazetelerinde kendisi hakkında çıkan haberleri, "Bunca yıl boyunca birçok saldırıya uğradım ama bu kadar adisine uğramadım. Dedikoduyla adice suçlama olmaz" şeklinde yorumluyor.
ASLA SAVSAKLAMAZ Hakkında yapılan haber ve yazılarda iddia edilenleri; şahsı, ailesi ve kurumu adına içine sindiremiyor ve davalar açıyor. Hukuk devletinde değil miyiz, elbette açmalıdır.
Gazeteler de, eğer tutar dalları varsa, kendilerini savunmaktan kaçınmamalıdırlar. Ancak yaşanan sessizlik, sağlam bir dallarının olmadığı izlenimini veriyor.
İki kişi arasındaki, gizli konuşmaları, 'bence böyle konuşmuşlardır' mantığıyla gazete sayfalarına taşımak, ne kadar akıllıca bir işmiş, davalar sonuçlanınca göreceğiz!
Ama şimdiden şunu iyi biliyoruz ki; yalan ya da dedikodu üzerine kurulu, adice suçlamalar kime yapılırsa yapılsın iğrençtir. Boşuna atalarımız, "akıllı düşman akılsız dosttan evladır" dememişler.
Kimse unutmamalıdır ki, Büyükanıt Paşa'nın, görevi gereği ülkemizi korumak ve kollamak dışında; ailesini, şahsiyetini ve prestijini de korumak vazifesi vardır. Ve yaşadıklarımızdan biliyoruz, Genel Kurmay Başkanımız, koruma ve kollama vazifesini asla savsaklamaz.