Bazen öyle hikayelere rastlıyorum ki imrenmemek elde değil. Değer vermek, hayata farklı açıdan bakabilmek içerikli yazılar bunlar. Kim üretir, neden üretir, bilmem... Neden ürettikleri belli. Neden yazıldıkları belli yani; mutluluğu yakalayabilmek, daha iyi olabilmek, hissetmek için tabii ki... Yazmak iyidir aslında. Yazıp başınızın belaya girdiği anları saymazsanız tabii... Neyse efendim yazı şöyle; "Bir gün bir kentte bir grup arkadaş, yemek için bir yerde toplanırlar. Amaç sohbet etmek. Bu gruptan birinin evveliyatı köy yaşantısına dayalıdır. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, geçmişinde köylü olan vatandaş kulağına cırcır böceğinin sesi geldiğini söyleyerek böceği aramaya başlar. Arkadaşları bu kadar gürültünün arasında o sesin duyulamayacağını, arkadaşlarının yanıldığını söylerler. Aralarından bir tanesi arkadaşına inanmasa bile meraktan onu takip eder. Yolun karşı tarafına geçerler, arkadaşı da arkasındadır... Binalar arasında yeşillikleri bulur, içinde dolaşmaya başlarlar. Kimsenin keşfetmediği bu güzergah ikisinin de ilgisini çekmiştir. Arkadaşı ona hayretle bakarak; "Senin insanüstü güçlerin var. Yoksa bu sesi nasıl duyabilirsin?" diyerek sorar; "Benden bir şeyler gizlemiyorsun değil mi?" Öndeki adam durur, iki dal arasındaki cırcır böceğini işaret ederek; "İşte!" der; "Buydu işte duyduğum ses!" Cırcır böceğinin izini süren vatandaş arkadaşına doğru bakarak mutedil konuşur; "Bu sesi duymak için senin dediğin türden insanüstü güçlere sahip olmamız gerekmez!" Karşı kaldırıma geçer, cebinden bozuk para çıkarır ve kaldırımda yuvarlar. Oradan geçen herkes yerde yuvarlanan paranın sesine doğru dönüp bakarlar ve kendi ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol ederler. Cırcır böceğinin peşindeki adam arkadaşına döner tekrar ve şöyle der; "Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar ve hissedersin!" Öyle değil mi?; "Bilge dediğin Ferrari almaz!" "Bilgenin Ferrari alma düşüncesi neden olsun ki? Biz öyle bir adama neden bilge diyelim?" ayrıca...
TANIMAK VE BİLMEK Evet, sorun nereye baktığınızda... Başlamışken bir hikaye daha döşeneyim; "Yaşlı bir adam sabah evden erken düşmüş yola ve bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış, hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı adamı hemen bir sağlık kuruluşuna yetiştirmişler. Muayene özenle yapılmış ve sağlık kurulu görevlileri biraz daha kalması gerektiğini, röntgen çekiminden sonra rahatlıkla evine gidebileceğini belirtmişler. Yaşlı adam biraz huzursuzlanmış röntgen çektirmek istemediğini söylemiş. Orada bulunanlar "Karınızı görmek için sabırsızlanıyorsunuz herhalde!" diyerek şaka yapmak isteyip bu acelesinin asıl nedenini öğrenmek istediklerinde yaşlı adam karısının huzurevinde kaldığını ve her sabah onunla kahvaltı etmek için erkenden hastanede olması gerektiğini söylemiş. Sağlık merkezindekilerden kimisi, yaşlı adamın acelesini karısından korkuyor olmasına kimisi de aşkına bağlamış. Yaşlı adam başını önüne eğmiş; "Ama karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor!" demiş. "İyi ya" demiş etrafındakiler "Sizi nasıl olsa tanımıyor, neden her gün kahvaltı için koşturuyorsunuz?" "İyi ama" demiş yaşlı adam buruk bir sesle; "Ben onun kim olduğunu biliyorum!" Bütün emekbilir sevdalılara hürmetle...